Avusturaynın Innsbruck ve Wörgl şehirlerinden Güncel siyasal gelişmelerle ilgili Paneller gerçekleştirildi. Panelistler HDP Miletvekili Hüda Kaya, HDP MYK üyesi ve Hubyar Sultan Alevi Kültür Merkezi kurucusu Ali Kenenoğlu, Partizan ve Demokratik Kürt Toplum Merkezi temsilcileri katıldı.
Azınlıklar, İnançlar , Özgürlükler Mücadelesi, Alevi Hareketi, Türkiye`de Resmi İdeoloji ve Aleviler ve Avrupa`da Türkiyeli göçmen emekçilerin demokrasi mücadelesi, Avrupa`daki Alevi Hareketi, Türkiye ve Türkiye Kürdistanı`nda Siyasal gelişmeler etrafında Devrim ve Demokrasi Mücadelesi, Emperyalizmin Suriye özgülünde yürüttüğü Savaş, Devrimci güçlerin bu sürece ilişkin değerlendirmesi ve yönelimi konuları etrafında Panelistlerin sunumları gerçekleşti.
HDP Milletvekili Hüda Kaya ; Türkiye`de Azınlıklar ve İnançlar, Demokrasi ve Özgürlük Mücadelesi, HDP Kongresi, Kadın Mücadelesi ve çalışmaları, OHAL ve Demokrasi güçlerine dönük baskı ve saldırılar konuları etrafında bir sunum yaptı.
Biz mücadele içerisinde bir birimize dokunmaya başladık. Birlikte yan yana durmayı öğreniyoruz ve ancak özgür bir toplumsal yaşamıda böyle inşa edebiliriz. Afrin işgali ile yapılan Din İstismarı, Fetih süreleri ile Afrin İşgaline çağrıların insani olarak, ahlaki olarak çürümüş bir iktidar düzeninin dini bu çürümüşlüğüne istismar etmesidir.
İnsanlık mücadelesi bizimle başlamadı ve bizimlede bitmeyecek dedi. İyilerle kötülerin mücadelesi hep olagelmiştir vurgusunu yaptı. Cumhuriyet tarihine bugün AKP ile Dincilik eklenerek Halklar daha da yozlaştırıldı ve birbirine düşürüldü. Fetih adına savaşların, nefretin, Irkcılığın, şövenizmin halkları yozlaştırdığı ve Egemen AKP nin bunu Dincilik adına gerçekleştirdiğini söyledi. İnancı, Irkı, dini, cinsi, milliyeti ne olursa olsun bizler tarihsel haklılığımızla adelet, eşitlik,özgürlük sloganlarımızı savunmaya devam edeceğiz. AKP Faşist devlete sahte kutsalığı- Dini eklemleyerek, din istismarını kitleleri birbirine düşürerek ülkeyi bir kaos ve krizin, yozlaşmanın, nefretin içine cektiler. AKP dinci-Yobaz ve Faşist zihniyetli sahtekar bir Parti halini aldı. Azınlık ve İnanclara yönelik baskı ve katliamların yeni olmadığı fakat günümüzde bunun Din istismarı yapılarak daha da derinleştirildiğini söyledi. Tüm Azınlık ve İnanların birlikte eşitlik, adelet, Ögürlük hakkaniyet içinde yaşayabileceklerini fakat hakim sınıfların, küçük bir azınlığın bunu kendi iktidarları için engelediklerin belirti. Bunu gerçeklşemesi içinde daha fazla Özgüelükler ve Demokrasi mücadelesine sarılmamız gerektiğini vurguladı. Bizlerin kendi işimizi daha iyi yapmamız gerektiğini ve zalimlerden, ezenlerden daha fazla mücadele etmemiz gerektiğini belirti. Hak, hukuk, adelet, eşitlik, özgürlük bizlerin mücadeleleri ve katkılarıyla olabileceğini ve herkesin bu konuda mücadeleye katılması gerektiğini belirti..
Geleceğimize birlikte sahip cıkmalıyız, kötülerin calıştığı kadar onlardan daha fazla calışmalı, emek sarfetmeli,enerji harcamalıyızki, kötüleri alt edebilelim. Umutsuz kitlelere umut olabilmeyi ancak böyle başarabiliriz dedi. Ne gökten ne kimse bize yardı edemez biz kendi irademizle kötüleri yeneceğiz,iyilik mutlaka hakim olacaktır.
HDP MYK üyesi Ali Kenanoğlu ise; Alevi Hareketinin Türkiye`deki sorunlarına ilişkin bir değerlendirme yaptıktan sonra, Alevilerin örgütsel süreçlerine iliksin güncel ve 90`li yıllarda elde edilen deneyimlere ve sorunlara ilişkin vurgular yaptı. HDP ile Alevi kurumlarının Türkiye`de 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerindeki ittifakına ilişkin vurgulardan bulunan Ali Kenanoğlu Alevilerin taleplerden çok toplumsal düzenin bir sonucu olarak yaşamsal sorunlarının artık belirleyici hale geldiğini ifade etti. 1 Kasım seçim sürecine Türk egemen sınıflarının topyekün saldırı konseptiyle girildiğini, Kürdistan’dan Ankara’ya kadara her tarafın kan gölüne çevrildiğini belirti. Suruc ve Ankara katliamlarıyla bu sürec örüldü dedi.
Alevilerin neden yeni bir toplumsal yaşam mücadelesinde demokrasi güçleriyle birlikte olması gerektiğine değinen Ali Kenanoğlu, Afrin işgali ile birlikte HDP`nin durumunu değindikten sonra, CHP´nin yönelimi ve kodlarındaki milliyetçi ve ırkçı ideolojinin yeniden gelişim gösterdiğine değindi.
Türkiyede bütün inancların, azınlıkların, milliyetlerin hepsinin bir Demokrasi sorunu olduğu gerceğini bilmek durumundayiz dedi. Demokrasi sorunu olarak bu görev halen önümüzde durmaktadır. Kitleler ve insanlar ne kadar anti demokratik uygulamalara maruz kalırlarsa o kadar da ses cıkarır ve mücadele ederler. Kimin sorunu varsa o cözmek için varlığını ortaya koyar. Azınlıklar, İnanclar, milliyetler, cinsler vb.. kendilerinin haklarını, hukukunu, eşitliğin hep savunacaklardır ve bugünde bunu yapmaktaları vurguladı.
Suriye’deki iç savaşla birlikte ortaya çıkan, mezhep savaşlarının ve gerici örgütlenmeleri kol gezdiği bir ortamda farklı ulus ve inançlardan halkların bir arada yaşamasının garantisi olan Rojava özerk bölgesinin çok olumlu bir yerde durduğunu ve desteklenmesi gerektiğini belirttildi. Bugün Afrin işgali ile bu alanın ve kazanımların yok edilmesi hedeflenmekte. Faşizm AKP ile başlamadı ve onun gitmesiylede bitmeyecek. AKP nin gitmesi toplumsal br rahatlama sağlayacaktır.
TC nin bir makul Vatandaş tanımı vardırki işte bizler o tanımın dışında olduğumuz için saldırıya, katliammlara, baskılara maruz kalmaktayz. Fakat bizler biliyoruzki ahklı ve meşru mücadele her yerde haktır.
Topyekün saldırıya ancak devrim ve demokrasi güçlerinin ortak mücadeleyle cevap verilebileceğini vurguladı. Tüm toplumsal kesimler farklı İnanclar, azınlıklar, milliyetler, Cinsler, emek sömürüsü altında olan ezilenler ortak asgari bir Demokratik programla Demokrasi mücadelesi yüksetilimelidir.
Partizan adına yapılan sunumda ise , Türkiye`deki gelişmeler, Faşist TC Devletinin Afrin İşgali ile tırmanan faşist saldırganlığın Avrupa`daki yansıması ve Afrin halkı ve faşizme ve karşı verilen meşru mücadele ile dayanışma çalışmalarına değindi.
Egemenlik aracı olan Devlet ve Özel mülkiyet ilişkisine değinen Partizan temsilcisi, ne zamanki özel mülkiyet kollektifleştirildiyse ,o zaman sömürü, sınıfsız tplumun adımlarıda atılmış olunur. Sınıflar mücadelesini ne bizimle başladığını ne de bizimle biteceğini Diyalektik tarihsel materyalizm bize bunu gösteriyor. Yaşamın diyalektşğini kavramayanların sınıflar mücadelesinde geriye düşmesi kacınılmazdır dedi. Mücadelemizi yolunda cevrimek için kavramlarımızla , toplumsal algımızla oynamak istemekteler dedi “yüzlerce yıllık bir birikim üzerinden gelişen, sadece bir avuç azınlığın mutluluğunu sağlamaya çalışan, onların zenginliklerine zenginlik katan. Toplum üzerinde bir saltanat inşa etmiş olan burjuvazi, çok uluslu tekeller ile artık sömürü düzenini toplumun en derin hücrelerine kadar işlemiştir” diyerek başladı sözlerine. “Devletin tüm olanakları ise bunun için seferber edilmiştir. Eğitim biçimi, İdeoloji, Askeriye, Hukuk ve Yargı ve diğer tüm güçlerini bu mutlu azınlığın mülkiyet çıkarlarına uygun bir donanım üzerinde şekilleniyor.
Kapitalist Emperyalist Sistem, sınıflı toplumun en gelişmiş modeli olarak, en barbar, acımasız, en kanlı, katliamcı ve savaşlara başvurmak zorunda kalan bir sistem. Demokrasi söz ve yetki hakkı sandıktan geçiyor diyen türk hakim sınıfları, ne zamanki istedikleri sonuç ortaya çıkmayınca tüm muhalif güçleri bertaraf etmek için en üst düzeyde çaba içerisine girdiler. 1 Kasım seçimlerinin sandık iradesinin türk hakim sınıfları için hiç bir anlamının olmadığını gösterdi bir kez daha. Bu durumu biz Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş kodlarında görebiliyoruz. Bugün Tek Adam Tek Devlet, Tek Din, Tek Ulus, Tek Bayrak siyasetini balyoz gibi halklara indiren egemen güçlerin sözcüsü Tayip Erdoğan uygulamaları, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yılarında M. Kemal Atatürk’te de görebildiğimiz bir şekilde, mevcut sistemde, R.T. Erdoğan`da TC`nin kuruluşunda gördüğümüz siyasetin izdüşümüne paralel bir söylem ve uygulama içerisindedir. Bu TC Devletinin kuruluşunda yatan bir gerçeklik. Haklarımız ve hepimiz bunlarla hesaplaşmak zorundayız. Referandum noktasında tam da egemenlerin sandığa itibar etmediği noktada Boykot doğru bir politikadır. Gerçek olan budur. Yerel Belediyeler, resmi kurumlar, demokratik kurum ve çevreler kayyum atanarak cendere altına alınmıştır. Seçim egemenler için sadece Faşizmi maskelemenin bir aracı halindedir. Kendisinden olmayan herkesi yok sayan ve yok etmeye çalışan TC Devleti, kuruluş kodlarındaki ideoloji çerçevesinde Alevileri ve kürtleri asimile etmeye çalışmıştır. Onun için gayri Müslümleri yok saymıştır. Katliam, imha, inkar ve zorla göç ettirme pratiği uygulamıştır. Bu açıdan bizlerin Türk Devletinin ve onu yöneten sınıfların niteliğini doğru kavrayarak, ona uygun bir mücadele biçimi ve anlayışı geliştirmek durumundayız“ diyerek sözlerini bitirdi.
Afrin işgali ile bütün sosyal şöven partiler AKP nin arakasından sıraya dizilmişler. Mlli baskını olduğu her yerde Ulusların kendi kaderlerini kendilerinin tayin etmesi bir hak ve meşruluktur.
Yaşanılan sürecte umutsuzluk tavan yapsa da umutlarımızı güçlendirerek toplumsal dinamikleri örgütleyerek sınsıfalar mücadelesini ileri taşıma göreviyle karşı karşıyayiz. Bu mücadeleyi hiç bir güç engeleyemeyecek. Değişim mutlak olacak ve durudurulması olanaksızdır vurgusunu yaptı.
Demokratik Kürt Toplum merkezi temsilcisi ise;
Özgürlük mücadelesinin bugünkü sürecine değindi. Bizim mücadelemizin güçlenerek devam etiiğni bugünkü savaş politikalarının nedeni yükselen bu mücadelenin önünü kesmek ve Kürt kazanımların baltalamak olarak ifade etti. Kürtlerin dört parcada mücadelenin en önünde olduklarını ve aynı zamanda mücadelede sorun ve sıkıntılarında kacınılmaz olduğunu belirti.
Dünyanın bütün demokrasi güçlerinin ortak birlikte ittifak poltikalarla düşmana darbe vuracağını ve kazanacağını söyledi. Hareketimiz kendi bağımsız cizgisiyle mücadele etmekte. Ne Rusya ne ABD ile herhangi bir bağımlılıklarını olmadığını söyledi. Bu emperyalist güçler kendi cıkarları için hertürlü yolu denemekte ve denerlede. Bu iki emperyalist gücün Süriye üzerinde özel cıkarsal politik hamlelar yaptıklarını belirti. Fakat Kürtler taktik politikalarda yararlanacağı bütün kanaları zorlmalı dedi. Faşist TC’nin işgal ve kürtleri zok etme politikalarının hepsinin güclü bir direnişe carptığını ve direnişle Kürt halkının kazanacağını, bunun içinde hepimizin bu mücadeleye daha ciddi sarılmamız gerektiğini belirterek konuşmasını bitirdi.
Verilen aradan sonra soru ve düşünce belirtme ve tartışma bölümüne gecildi. Panelerin uzun olmasına rağmen kitlenin yoğun ilgisi vardı. Soru, tartışma ve düöünce belirten cok sayıda kitle katılımcı oldu. Panelerde tartışmalar da oldukça yoğun şekilde gerçekleşti.
.
Panel dinleyicilerin görüşlerini belirtmesi ve soruların yanıtlanmasının ardından sonlandırıldı.