19 Haziran 2025 - Perşembe
  • HAKKIMIZDA
  • AGEB Açıklamaları
  • AGEB Programı
  • Türkçe
    • العربية
    • 简体中文
    • Nederlands
    • English
    • Français
    • Deutsch
    • Italiano
    • كوردی‎
    • Português
    • Русский
    • Español
    • Türkçe
Avrupa Haber
  • Anasayfa
  • AGEB
    • AGEB açıklamaları
    • AGEB Duyuruları
    • Mor Kızıl Kolektif
    • PG/MLM
  • Avrupa Haberleri
  • Türkiye Haberleri
  • Dünya Haberleri
  • Seçtiklerimiz
  • İletişim
No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • AGEB
    • AGEB açıklamaları
    • AGEB Duyuruları
    • Mor Kızıl Kolektif
    • PG/MLM
  • Avrupa Haberleri
  • Türkiye Haberleri
  • Dünya Haberleri
  • Seçtiklerimiz
  • İletişim
No Result
View All Result
Avrupa Haber
No Result
View All Result

Referandumda Neden Boykot?-Erdem Yörük

7 Şubat 2017
in Diğer Köşe Yazıları, Genel, Seçtiklerimiz
0
SHARES
Facebook`da PaylaşTwitter`da PaylaşWhatsapp`da Paylaş

2007 seçimlerinden bu yana Türkiye’de AKP ve Kemalist kutuplaşmasına alternatif, Kürtlerin ve solcuların inşa ettiği bir siyaset alanı oluştu. Anayasa referandumu, Kürtler, emekçiler ve ezilenler için bir çekim merkezi olagelen bu alternatif alanı hedef alıyor. Bu tehdidi bertaraf etmeye yönelik alınan boykot kararı, doğru bir karar.

Taktiksel kararlar

Boykotu daha iyi anlayabilmek için taktik ve strateji ayrımlarından bahsetmek lazım. Strateji, bir siyasi akımın uzun dönemli planları ve üzerinde yürümeyi amaçladığı genel çizgidir; taktik ise bu stretejiyi uygulayabilmek için bir hareketin atacağı somut adımlardır. Taktikler stratejik planlarla çelişmezler, çok daha esnektirler ve tam da o günkü ve o yerdeki somut koşullara göre alınmış kararlardır. Boykot yapmak veya seçimlere katılmak da işte böyle taktiksel kararlardır.

Bugün referandumda boykot kararını aldıran koşullar nelerdir? Türkiye 2000’ler boyunca AKP ve Kemalist blok (CHP, ordu ve sivil bürokrasinin üst kademeleri) arasında devlet erki üzerine yaşanan büyük bir iktidar mücadelesine sahne oldu.

Darbe girişimleri, parti kapatma, Ergenekon operasyonları ve benzeri çeşitli araç ve yöntemler, egemen siyasi fraksiyonlar tarafından sonuna dek kullanıldı. Ama yetmedi, aynı zamanda hem AKP hem de Kemalistler halk desteğine de ihtiyaç duydu. Bu amaçla, son on yılda toplum, bu iki egemen burjuva siyasi grup tarafından, tarihte eşi benzerine az rastlanır bir ölçüde mobilize edildi. Toplumsal hayat, baştan aşağı bu siyasi mücadele tarafından örgütlenmeye başladı.

Bu noktada ben, Türkiye’de toplumun, burjuva siyasi kanatlar tarafından aşırı politize edilmiş olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de halk siyasetle hep ilgili olmuştur, bu da kuşkusuz olumlu bir durum.

Ancak benim aşırı siyasallaşmadan kastettiğim şey toplumun siyaset ile ilgilenmesinin ötesinde bir durum: Bugün artık en gündelik meseleler bile ancak AKP-Kemalist ekseninden anlamlandırılabiliıyor. Halk, devlet iktidarı için mücadele eden egemen kadroları güçlendirecek ve onların yelkenlerini şişirecek şekilde iki kutba ayrılıyor. Burjuva siyaseti dışında kalmış olan gündelik veya örgütlü alternatif alanlar burjuva içi mücadele tarafından işgal ediliyor.

Mesela geçen günlerde çok sevdiğim bir hocam, en yakın arkadaşları ile son derece sıradan şeylerden bahsederken bile konunun anında AKP-CHP’ye evrilmesinden şikayet ediyordu. Bir arkadaşı “havalar çok sıcak”demiş, öbürü de “tabii o kadar kadrolaşırlarsa meteorolojide, biz de böyle sıkıntı çekeriz” demiş. Sıkı bir tespit. Hepimizin başına gelmiştir, en basit bir aile ya da komşu toplantısı bile bir anda şiddetli bir AKP-CHP kavgasına dönüşebiliyor, kişiler kendilerini katı bir taraflaşma içinde AKP ya da CHP’yi savunmak durumunda hissediyor.

AKP ve Kemalistler arasındaki güç çekişmesi

Demem o ki, 2000’lerde AKP ve Kemalistler arasındaki güç çekişmesi, çeşitli sınıfsal ve uluslararası ittifakların da devrede olması neticesinde, her iki tarafın da hemen hemen eşit güçlere sahip olduğu bir dengede cereyan etti.

Böyle bir güç dengesi, savaşın şiddetini, savaş aygıtlarını ve de mobilize edilmesi gereken toplumsallığı giderek üst düzeye çıkardı. Bu durum, AKP’nin de CHP’nin de çok ama çok işine geldi. Zira, her iki parti de kendi rakiplerini tasfiye ederek Türkiye siyasetini domine etme kapasitesine ulaştılar. AKP, Türkiye tarihindeki en kudretli iktidar partisi olarak ortaya çıktı, orta sağ ve İslamcı siyasi partilerin üzerine oturdu. Aynı şekilde, CHP, on yıl evvel barajı zar zor geçerken, bugün DSP, SHP, Sarıgül hareketi gibi sosyal demokrat hareketleri tasfiye etti ve yüzde 25’lik bir siyasi güç haline geldi.

Alternatif siyasi alan

Bu süreci sekteye uğratan tek şey ise, başka bir yerlerde alınan bir taktiksel karardı. DTP ve Türkiyeli sol/devrimci güçler 2007 genel seçimlerinde son derece başarılı bir ittifak ve seçime katılma kararı alarak Bin Umut Kampanyası’nı düzenlediler. Türkiye’nin her yerinde yapılan etkin seçim çalışması ve kazanılan 23 sandalye, başarının göstergesiydi. Ardından, 29 Mart yerel seçimlerinde yine benzeri bir taktik ile 90’ın üzerinde belediye ve çok sayıda yerel yönetim kademesi kazanıldı. Bütün bunlar, AKP ve Kemalist kutuplaşması dışında bir Kürt/sol iktidar alanı yarattı ve bu alan da emekçiler, ezilenler ve Kürtler için bir çekim merkezi oldu. Bu alternatif siyasi alanın oluşturulması bir stratejiydi; seçimlere ve referanduma katılıp katılmamak ise bu doğrultuda alınmış taktiksel kararlar oldu.

Bugünkü referandum, önceki seçimlerden farklı olarak, alternatif bir cephenin sürdürülmesine izin vermeyen bir oylama. Yani, referandumun sorduğu Evet/Hayır sorusu, var olan AKP/Kemalist polarizasyon ile birebir örtüşüyor ve bunun dışındaki alanları erimeye itiyor. Evet/Hayır ile AKP ve CHP, birbirlerinden oy kapmaktan ziyade, dışarıda kalan ve önceden kapamadıkları oyları kendilerine çekmeye çalışıyorlar. Bu da, Kürtlerin ve solun oluşturduğu alternatif cephenin tasfiyesi, bunun CHP’ye ve büyük ölçüde de AKP’ye eklemlenmesi ve de siyasetin iki burjuva gücü arasında yenide polarize edilmesi anlamına gelecek.

Kürtlerin ve solun 2007 ve 2009’da seçimlere katılma taktiği, AKP ve CHP’ye alternatif bir alan yaratmış ise, bu stratejiyi devam ettirecek olan da 12 Eylül boykot taktiği olacaktır. Bir önemli nokta da şu ki, taktiksel kararlar, hem dış koşullara, hem de kararı alan öznenin örgütsel koşullarına göre şekillenirler. KCK operasyonları ile hukuk dışı bir şekilde 1500’den fazla yerel aktivisti içeri alınan BDP’nin “Evet ama şu”, “Hayır ama bu” tarzında, yani boykot dışında başka bir taktiği uygulayabilecek örgütsel kapasitesi hırpalanmıştır.

BDP’yi, sanki özgür alanda siyaset yapabilen bir partiymiş gibi görüp eleştirenlerin, BDP üzerindeki bu şiddet aygıtını görmesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra, BDP’nin kendi açıklamalarında da belirttiği gibi, tüm anayasa sürecinde AKP, BDP’nin Acil Demokrasi Paketi’ni yok saymış, BDP’nin verdiği on değişiklik önergesini, ve sayısız randevu talebini de reddetmiştir. AKP Kemalistlere karşı elini güçlendirecek bu anayasa paketini tek başına hazırlamıştır, şimdi de bize onaylatmak istemektedir.

Bir tarafta yıllardır emekle kurulan alternatif bir siyasi alanın tasfiyesi tehdidi, diğer yandan da AKP’nin Kemalistler karşısında alacağı bir galibiyetten bize de düşeceği söylenen birkaç kazanç.

Kürt açılımı sırasında KCK operasyonları ile en fazla sayıda tutuklama gerçekleştikten sonra, AKP merkezli demokratik projeler doğal olarak şüphe uyandırıyor. Üstüne üstlük, AB müzakere süreci öncesinde ve sonrasında bugünkünden kat be kat “radikal” anayasa değişiklikleri yapılmıştı.

12 Eylül anayasası bundan evvel 16 defa değiştirilmişti, bir çoğu bugünkünden daha ciddi değişikliklerdi, ancak hiçbirinde bu kadar kıyamet kopmamıştı.

Bu koşullarda, bu paketin bu kadar büyütülmesi, sanki 13 Eylül’de farklı bir Türkiye’ye uyanacağız hissiyatının uyandırılması düpedüz bir manipülasyondur. Yaratılan siyasi atmosfer, anayasa değişikliğinin objektif önemini kat be kat aşan bir siyasi mobilizasyondur.

Türkiye’nin makro siyasi dengelerine bakınca, 22 Temmuz 2007 sonrası yaratılan alternatif siyasi alanın korunması için ve anayasa paketindeki değişiklikler bu alanın riske atılmasına değmeyeceği için, ben boykot diyorum. (EY/TK)

* Erdem Yörük, Johns Hopkins Üniversitesi, Sosyoloji öğrencisi.

ShareTweetSend
Previous Post

ATİK`ten REFERANDUM TAVRI:

Next Post

“NOT MY PRESİDENT” diyen ABD Halkı Trump’ın Başkan olmasını Protesto etti!

Next Post

“NOT MY PRESİDENT” diyen ABD Halkı Trump’ın Başkan olmasını Protesto etti!

  • AGEB: Yunanistan Gündemi – Ekim 2024
  • İsviçre’de Gençliğin Durumu?
  • AGEB: Almanya Gündemi Şubat 2024
  • AGEB Siyasi Perspektif Yazısı – Şubat 2024

AGEB PROGRAMI

AGEB PROGRAMI

PROGRAMI OKUMAK VE İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN

DUYURULAR

AGEB Duyuruları

BASAVARAJ VE 27 HALK SAVAŞÇISI ÖLÜMSÜZDÜR!

HİNDİSTAN KOMÜNİST PARTİSİ (MAOİST) GENEL SEKRETERİ BASAVARAJ VE 27 HALK SAVAŞÇISI ÖLÜMSÜZDÜR! Hint gerici-faşist devleti Hindistan’da HKP(Maoist) öncülüğünde sürdürülen devrimci ...

29 Mayıs 2025
Duyurular

“İSTANBUL TKIS BLİNDS PERDE” İŞÇİLERİYLE DAYANIŞMAYI BÜYÜTELİM!

Hollanda merkezli HUNTER DOUGLOS firması 30 Ekim 2024 tarihinden bu yana İstanbul’da bulunan TKIS BLİNDS Perde işçilerinin, başta sendikal hak ...

1 Mart 2025
Duyurular

İSVİÇRE’DE AGEB PANELİNE ÇAĞRI

AGEB Basel'de 16 Mart 2025 tarihinde "Emperyalist Savaşlar, Hapishaneler, Göç ve Şovenizm" konulu Panel gerçekleştirecek. Emperyalist Kapitalizmin dünyada barbarlığını artan boyutta sürdürdüğü, ...

1 Mart 2025
AGEB

AGEB 3. KOLEKTİF TATİL KAMPI’NDA BULUŞALIM!

Avrupa Göçmen Emekçiler Birliği (AGEB) olarak bu yıl 3. Kolektif Tatil Kampımızı 21 Temmuz- 06 Ağustos 2025 tarihleri arasında Yunanistan/Nafplio ...

23 Ocak 2025
AGEB Duyuruları

AGEB ve ADHK Panelleri

Emperyalist savaş kıskacında; Ortadoğu’da gelişmeler ve Türk Devletinin çıkmazı! Emperyalist-kapitalistlerin dünyanın dört bir yanında işçi ve emekçilere yönelik artan saldırıları ...

4 Aralık 2024
Duyurular

1 Mayıs’ta Alanlara!

1 MAYIS’TA HAKLARIMIZI SAVUNALIM, EMPERYALİST YAĞMAYA KARŞI DURALIM! Uluslararası işçi sınıfının ve emekçilerin birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1 ...

25 Nisan 2024
AGEB Duyuruları

İTİF 28. Kongresine davet

AGEB bileşeni olan İsviçre Türkiyeli İşçiler Federasyonu (İTİF), 28. Kongresini “Derinleş̧en çeliş̧kilere, yoğunlaşan baskı ve saldırılara karşı örgü̈tlenelim, mü̈cadele edelim!” ...

29 Mart 2024
AGEB Duyuruları

AGEB 2. Kolektif Tatil Kampında Buluşalım!

Avrupa Göçmen Emekçiler Birliği (AGEB) olarak bu yıl düzenleyeceğimiz 2. Kolektif Tatil Kampımızı 20 Temmuz- 06 Auğustos 2024 tarihleri arasında, ...

15 Mart 2024
Duyurular

AGEB 5. Yıl Etkinliği

Avrupa Göçmen Emekçiler Birliği ( AGEB ) kuruluşunun 5. yılı nedeniyle 2 Mart Cumartesi günü İsviçre’nin Zürih kentinde kitleye açık ...

14 Şubat 2024
AGEB

Politik Mültecilere Yönelik Artan Saldırılara Son!

Avusturya’da politik mülteciliğe başvuran Özgür Doğan’a altı yıl sonra red ve iade kararı verildi 2014-2017 yılları arasında Rojava’da IŞID barbarlığına ...

13 Eylül 2023

Avrupa Haber Sosyal Medya

AGEB Sosyal Medya

LİNKLER

  • Yeni Demokrasi
  • Partizan
  • Partizan Medya
  • Partizan Arşiv
  • PŞTA
  • İşçi Köylü Kurtuluşu
  • İbrahim Kaypakkaya
  • Yeni Demokrat Gençlik
  • Yeni Demokrat Kadın
  • Umut Yayımcılık
  • Red Herald
  • Dem Volke Dienen
  • ETHA
  • Fırat Haber Ajansı
  • Gazete Patika
  • Avrupa Demokrat
  • Avrupa Postası
  • Kızıl Bayrak
  • İHD
  • Avrupa Sürgünleri

HAKKIMIZDA

avrupahaber11.org web sayfası AGEB – Avrupa Göçmen Emekçiler Birliği Resmi sitesidir.

 

ARŞİV

SON EKLENENLER

İsviçre: BEKSAM’a yönelik yapılan saldırı kınandı

19 Haziran 2025

Emperyalizm destekli Siyonist İsrail’in saldırısına ve savaş kışkırtıcılığına karşı çıkalım!

17 Haziran 2025

Hollanda’da Filistinle kitlesel dayanışma gösterisi!

16 Haziran 2025

FACEBOOK’TA TAKİP EDİN

  • Anasayfa
  • AGEB
  • Avrupa Haberleri
  • Türkiye Haberleri
  • Dünya Haberleri
  • Seçtiklerimiz
  • İletişim

© 2024 Avrupa Haber Merkezi

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • AGEB
    • AGEB açıklamaları
    • AGEB Duyuruları
    • Mor Kızıl Kolektif
    • PG/MLM
  • Avrupa Haberleri
  • Türkiye Haberleri
  • Avrupa Gündemi
  • Dünya haberleri
  • Seçtiklerimiz
  • İletişim

© 2024 Avrupa Haber Merkezi