Suriye’de sakinlerinin korku içinde yaşadığı El Hol kampında benzeri görülmemiş şiddet olayları yaşanıyor. ( Bel Trew )
Suriye‘nin kuzeydoğusundaki bir mülteci kampında bir cuma öğleden sonrası, kalabalıklar camiden dönerken silahlı bir adam gelip Sara’nın iki akrabasını güpegündüz öldürdü.
Leyla’nın vakasındaysa saldırganlar gecenin bir yarısında geldi. Karnı burnunda, sıcakta uyumaya çalışırken çadırda yanında yatan eşini öldürdüler.
Bu Suriyeli kadınların akrabalarının birbiriyle bağlantısı yok ama hepsi Kürtlerin yönetimindeki El Hol mülteci kampında yaşıyor. Yetkililer tesiste İslam Devleti’nin (IŞİD) ve hiziplerin artan etkisi dedikleri şeyi kontrol altına almaya çalışırken kampta suç, şiddet ve ölümler tırmanıyor.
Kötü şöhretli çadır kent, aralarında IŞİD savaşçılarının aile üyelerinin, grubun yandaşlarının veya halifeliğin neredeyse üç yıl önceki çöküşünden kaçanların da bulunduğu yaklaşık 60 bin Suriyeli ve yabancı uyruklu kişiye ev sahipliği yapıyor.
Kentte şiddet eşi benzeri görülmemiş seviyelere ulaştı: Sara’nın ve Leyla’nın sevdikleri, kamp yetkililerinin 2021’de bugüne kadar öldürüldüğünü söylediği en az 81 kişiden birkaçı.
Aslına bakılırsa, kendi çalışanları ve merkezleri de hedef alınan uluslararası insan hakları grupları bu yıl, kişi başına düşen cinayet sayısı bakımından El Hol’un, Venezuela’daki Caracas’tan, dünyanın en ölümcül başkentinden daha kanlı olduğunu söylüyor.
Saldırılar, kafa kesme girişimleri, gasp, hırsızlık, kundaklama ve cinayetlerdeki fırlama, Kürt yetkilileri büyük ama ihtilaf yaratan bir güvenlik yapılandırması çağrısında bulunmaya ve uluslararası toplumu daha fazla kan dökülmesini önlemek için yardıma ihtiyaçları olduğu konusunda uyarmaya sevk etti.
Kendi güvenliği için ismi değiştirilen Sara “Kamp yönetimiyle çalıştığı düşünülen herkes tehlikede” diyor. Hepsi de bu yıl öldürülen 13 Suriyeliyi tanıdığını belirten Sara “Kayınpederim, El Hol’daki bir heyetin üyesi olduğu için öldürüldü” diye ekledi.
Cinayetlerin ardındaki nedenler kesin olarak bilinmiyor. Kamp yetkilileri ve bazı kamp sakinleri cinayetlerin çoğunun arkasında IŞİD militanlarıyla destekçilerinin olduğuna inanıyor ve 2019’da halifeliğin çökmesinin ardından El Hol’un grubun üye toplama, gelir elde etme ve hatta yurtdışı saldırılarını planlama çabalarının parçası haline geldiğini iddia ediyor.
Emin olmamakla birlikte Sara, kayınpederinin ve kayınbiraderinin cinayetlerinin Kürtlerin önderliğindeki yetkililerle çalışmakla suçlanan kamp sakinlerini hedef alan çok sayıdaki saldırıdan biri olduğunu söylüyor.
Belli bir örüntü var: El Hol’daki son maktullerin arasında polisler, kampta faaliyet gösteren yardım çalışanlarının aile üyeleri ve kampta yerel olarak atanan topluluk liderleri bulunuyor.
Sara “Kamp muhafızları saldırganı yakaladığında cep telefonunda ‘operasyon başarıyla tamamlandı’ yazan bir mesaj buldu. Heyetin diğer üyelerinin isimleri de hedef olarak geçiyordu” dedi.
Leyla’nın İdlibli eşi geçinmek için kaçak bir dizüstü bilgisayar kullanarak çizgi film yazdığı DVD’leri kampta satıyordu. Leyla eşinin mayısta neden öldürüldüğünü bilmese de bir işletme sahibi olması akıllara cinayet sebebinin gasp olabileceği ihtimalini getiriyor.
4 çocuk annesi sesi titreyerek “Hiçbir şey söylemeden onu başından vurdular” dedi.
Güvenliği için ismi değiştirilen Leyla “Çok korkuyorum ve yapayalnızım. Vaziyet çok korkunç, hepimiz dehşet içindeyiz” diye ekledi.
El Hol kucaklayıcı bir yer değil.
Suriye’nin Irak sınırında bir bölge olan Haseke Valiliği’ndeki bu ıssız çöl parçasında ufku kaplayan pusun arasında çadırların tepeleri pul gibi görünüyor.
Dikenli tellerin iç içe geçmiş kıvrımları boyunca güvenlik güçleri nöbet tutuyor. Kampın siyahlar içindeki sakinleri kavurucu sıcakta labirentte ilerliyor. Hava gerilimle çatırdıyor. Üçüncü ülke yurttaşlarına ayrılmış ek bir binada yabancı uyruklu IŞİD ailelerinin çocuklarından bazıları ziyaretçilere taş atıyor. Kampın ana bölümünde yabancılar şüpheyle izleniyor.
Bu kampın hikayesi birçok açıdan bölgenin şiddet dolu tarihini yansıtıyor. İlk kez 1991’de Körfez Savaşı’ndaki Iraklı mülteciler için kurulan kamp, daha sonra 2003’te Irak’ın ABD liderliğindeki işgalinden kaçanlar için tekrar açılmış.
Savaş yeniden patlak verip IŞİD bölgede hızla yayılırken 2016 ile 2017 arasında Iraklı mültecilerden oluşan yeni bir dalga kampa gelmiş ve kamp aynı zamanda çatışma nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kalan Suriyeliler için de geçiş noktası olmuştu.
Fakat 2019’un başında her şey değişti. Halifelik birkaç ay içinde çökünce ve IŞİD’in yönetimi altında yaşayanlar, grubu ortadan kaldırmak için verilen ABD destekli savaştan kaçınca kampın nüfusu 6 katına çıktı. Böylece kampın maksimum kapasitesinin neredeyse iki katına ulaşıldı.
Nüfusun sığmadığı kamp nihayetinde ikiye bölündü: Aralarında Britanyalıların, Amerikalıların ve Rusların da olduğu yabancı uyruklular ek yapı denen bir bölüme yerleştirildi. Kimisi IŞİD destekçisi, diğerleri yerinden edilmiş sıradan yurttaşlar olan Suriyeli ve Iraklılar daha geniş olan bölümde kaldı.
Bugün Şamima Begüm gibi bilinen tüm Britanya yurttaşları da dahil Avrupalıların çoğu, (daha küçük ama daha güvenli olan) Roj adındaki ikinci kampa yerleşmiş durumda. Fakat Tacikistan ve Rusya gibi uzak ülkelerden gelen 8 binden fazla kişi ek yapıda kalıyor. Binlerce Suriyeli yerel aşiret liderleriyle yapılan anlaşmalar sonucu evlerine dönse de yaklaşık 20 bini, sayıları 30 bini bulan Iraklıyla beraber kampın ana bölümünde kalmaya devam ediyor.
Ülkeler yurttaşlarının iade edilmesi konusunda isteksiz davranırken birçok Suriyeli de mahsur kalmış durumda. Ve böylece, yıllar içinde yaşam koşulları kötüye gitti ve çaresizlik kök saldı.
Öyle ki kampı ziyaret ettiğimiz sabah gardiyanlar, tesisin Suriyelilere ait bir kısmının kanalizasyon kanalına atılmış genç bir kadının cesedini buldu. Yüzü pompalı tüfekle havaya uçurulduğu için kimliği belirlenemez vaziyetteydi. Cinayet sebebi ve katiller yine bilinmiyordu.
Fakat Kürt yetkililer, suçlunun, düşman olarak algıladıklarını ya da aşırılık yanlısı çizgiyi terk edenleri cezalandırmanın yanı sıra insanları tehdit etmek için giderek daha çok gaspa başvuran IŞİD olmasından korkuyor.
El Hol’un güvenlik sebepleriyle adını vermeyi veya kameraya çıkmayı reddeden endişe içindeki idari amiri “Yılın başında IŞİD’in insanları öldürme ideolojisini tekrar canlandırmaya çalıştılar. Dolayısıyla günde vurularak ya da bıçaklanarak öldürülmüş iki üç kişi bulmaya başladık. En sonunda büyük çaplı askeri bir operasyon başlattık” diyor.
Kayıtlarına göre kampta öldürülen kişi sayısının 154 olduğunu ve bunların 100’den fazlasının yalnızca Eylül 2020’den bu yana öldürüldüğünü söyleyen amir “Gardiyanlara ve kampta STK’lerle çalışan bölge sakinlerine yönelik tehditlerin fırladığını görüyoruz. Bize para ver ya da öl diyorlar” diye ekledi.
Kürt yetkililer ve uluslararası STK’ler için çalışan personel, para ya da “haraç” ödenmediği veya cömert bağışlar yapılmadığı takdirde ölümle tehdit eden yaklaşık yarım düzine telefon mesajının ekran görüntüsünü The Independent’a gösterdi.
Mesajların bazısı alenen IŞİD’e atıfta bulunuyor ve kamp yönetiminden kafirler diye bahsediyordu fakat The Independent bu mesajların kaynağını bağımsız olarak doğrulayamadı.
Kampın Suriye-Irak bölümünde bir insani yardım kuruluşunda temizlik görevlisi olarak çalışan bir kadına gönderilen kısa mesajda “Bizler senin İslam Devleti’ndeki kardeşleriniz” yazılıydı.
WhatsApp üzerinden Litvanyalı bir numaradan gönderilen başka bir mesajda kampta birkaç dükkanı olan Iraklı bir mülteciye 8 bin dolar (yaklaşık 100 bin TL) ödemesi emredilmişti.
Kaldığı çadırın yerinin ve çalışanlarının isimlerinin bulunduğu mesajda “İslam Devleti’ne aldırmaz ve bu telefon numarasına cevap vermezsen ya da bu numarayı engellersen seni buluruz” yazılıydı.
Ayrıca adı “Haseke Kabusu” olan biri de dahil aktif Telegram kanalları var. Kanalların kullanıcıları El Hol’da Kürtlerle veya kamp yönetimiyle çalışmakla suçlananların fotoğraflarını, adreslerini ve hatta telefon numaralarını paylaşıyor. Kanalın yöneticileri takipçilerine bu kişileri bulup onlara saldırma veya onları öldürme çağrısı yapıyor.
STK’lerin kamplardaki tesislerine saldırılar olduğu da belgelendi. Fakat hayır kurumları kamptaki koşullar vahim seviyelere ulaştığından saldırıların altında yatan sebebin (ideoloji, din ya da IŞİD değil) para olduğunu düşünüyor.
Ağustos sonunda silahlı kişiler Norveç Mülteci Konseyi’nin (NRC) uzaktan yönettiği öğrenim merkezlerinden birine saldırmış ve para talep etmişti. Temsilci Bahia Zrikem kimsenin fiziksel olarak yaralanmadığını fakat saldırı sonucunda STK’nin faaliyetlerini geçici olarak askıya aldığını söyledi.
Zrikem, Venezuela’nın Caracas kentindeki cinayet oranlarını kastederek “(Kampta) hayat dünyanın en tehlikeli şehirlerinden birindekinden daha tehlikeli” dedi.
Yine de kimsenin “yarın için bir çözüm” bulmadığını ve buna çok geç olmadan önce acilen ihtiyaç duyulduğunu söylüyor.
Harvard Üniversitesi’nde misafir öğretim üyesi ve silahlı gruplar uzmanı Vera Mironova, şiddet olaylarının çoğunlukla kampın Suriyeli ve Iraklılardan oluşan tarafında yaşansa da kadın sakinlerle kamp dışındaki IŞİD mensupları arasında bağların olduğu yabancı uyruklulara ait ek yapıda da görüldüğünü söyledi.
Mironova, biri bir Rus kadına yönelik de olmak üzere bir dizi kafa kesme girişimi yaşandığını belgelese de cinayetlerin kaçının IŞİD saldırısı olarak düzenlendiğinden ve kaçının kampta kötüye giden koşulların tetiklediği suçlar olduğundan emin olmadığını söyledi.
Gasp giderek daha kazançlı bir iş haline gelirken kamptaki bazı yozlaşmış gardiyanların da şiddet olaylarına karıştığı yönünde endişeler var.
Mironova “Olayların ne kadarı halifelikle ilgili, ne kadarı şahısların ya da çetelerin aldığı paranın payını artırmakla ilgili?” diye soruyor.
Şiddet olaylarının ardındaki sebep ne olursa olsun Kürtler, kampı her biri yoğun denetim altında tutulan 30 metrelik insansız bölgelerle çevrili daha küçük bölümlere ayıracak yeni bir güvenlik stratejisi önerecek kadar endişeli. Bu fikir tartışma yarattı. İnsan hakları grupları bunun insani yardım erişimini engelleyebileceği, potansiyel olarak aileleri bölebileceği, mülteci kampını daha da hapishane gibi yapacağı ve böylece gerilimin ve şiddet olaylarının muhtemelen daha kötüye gideceği uyarısında bulunuyor.
Bu itirazlara rağmen Kürt yetkililer ciddi önlemler alınması gerektiğinde ısrarcı. Ayrıca kampın nüfusunu ve dolayısıyla kamp içindeki baskıyı azaltmak için ülkelerin kendi yurttaşlarını derhal geri almasını da istiyorlar. Kürt yönetiminin mülteciler dairesinin de bölüm başkanı olan Mahmud Karrow yabancı devletlerin bunu yapmamaları halinde bedel ödeyecekleri uyarısında bulunuyor.
Evinden konuşan Karrow, “Gelecekteki terör saldırılarının kampın içinden planlanmasından, El Hol’un IŞİD’in dışarıda işlediği suçlar için bir yönetim merkezi haline gelmesinden çok endişeleniyoruz” dedi.
İnsan hakları grupları El Hol görmezden gelindiği sürece özellikle çocuklar için daha tehlikeli hale geleceğini söylüyor ve tekrar tekrar ailelerin güvenle evlerine gönderilerek kampın kapatılması çağrısında bulunuyor.
Çocukları Kurtarın Vakfı’ndan Kathryn Achilles en çok çocukların acı çektiğini ve ailelerin bu “son derece korkunç düzene” terk edilemeyeceğini söylüyor.
The Independent’a konuşan Achilles “Şiddet olayları buranın bir kamp olarak ne kadar sürdürülemez olduğunu ortaya koyuyor” dedi.
NRC’den Bahia kamptaki vaziyetin “daha fazla şiddet, saldırganlık ve neredeyse kesinlikle daha fazla terörizm için zemin hazırladığı” uyarısında bulunuyor.
El Hol’a geri dönersek, Leyla gece baskınları ve şiddet tehditlerinden o kadar korkmuş durumda ki çocuklarıyla beraber kaldığı annesinin çadırından ayrılmayı reddediyor.
Bu esnada Sara o kadar şiddet görme riski altındaydı ki kamptan ayrılmasına izin verildi. Fakat bu, herkesin ulaşabileceği bir çözüm değil. Sara insanların Suriye’nin diğer bölgelerine kaçak yollarla götürülmek için binlerce dolar ödeyecek kadar çaresiz olduğunu söylüyor.
Sara “Cinayetler ve sürekli yapılan baskınlar yüzünden çocuklar akşamları tuvalete gitmeye korkuyor” diyor.
Masumların bu kamptan çıkarılması gerek. Buna bir son verilmeli. Bu yaşamak değil.
https://www.independent.co.uk/news/world
Independent Türkçe için çeviren: İrem Oral