1 Haziran 2025 - Pazar
  • HAKKIMIZDA
  • AGEB Açıklamaları
  • AGEB Programı
  • Türkçe
    • العربية
    • 简体中文
    • Nederlands
    • English
    • Français
    • Deutsch
    • Italiano
    • كوردی‎
    • Português
    • Русский
    • Español
    • Türkçe
Avrupa Haber
  • Anasayfa
  • AGEB
    • AGEB açıklamaları
    • AGEB Duyuruları
    • Mor Kızıl Kolektif
    • PG/MLM
  • Avrupa Haberleri
  • Türkiye Haberleri
  • Dünya Haberleri
  • Seçtiklerimiz
  • İletişim
No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • AGEB
    • AGEB açıklamaları
    • AGEB Duyuruları
    • Mor Kızıl Kolektif
    • PG/MLM
  • Avrupa Haberleri
  • Türkiye Haberleri
  • Dünya Haberleri
  • Seçtiklerimiz
  • İletişim
No Result
View All Result
Avrupa Haber
No Result
View All Result

İran ve Suudi Arabistan arasında şiddetlenen gerginlik üzerine- Faik BULUT

18 Kasım 2017
in Seçtiklerimiz
0
SHARES
Facebook`da PaylaşTwitter`da PaylaşWhatsapp`da Paylaş

  1.  İran ve Suudi Arabistan’ın karşılıklı  restleşmesinin arkasında Amerika ve İsrail’in etkisi nedir?

Amerika Başkanı Trump ile İsrail yanlısı yeni muhafazakâr ekibin etkisi, kışkırtma ve aktif yardım derecesinde büyüktür. Ancak Amerikan devletinin bazı kurumları, bu konuda farklı düşünüyorlar ve daha temkinli davranıyorlar. İsrail ise, öteden beri Amerikan ordusunu İran’a saldırtmaya çalışıyordu. Başarılı olamayınca bu kez Suudi Arabistan’ı İran’a karşı savaş açmaya teşvik etti. Esasen Suudi yöneticileri de hem Trump hem de İsrail’e güvenerek, Fars milliyetçisi ve Şii temsilcisi olarak gördükleri İran’a karşı topyekun bur savaş açmış durumdadır. Kısaca kabadayı tüccar Trump, Sünni Vahabi İslam ile Arap milliyetçiliğinin temsilcisi gibi görünen maceracı Suudi Veliahtı Muhammed bin Salman ve militarist İsrail’in çeşitli hesapları tek ortak noktada toplandı: İran’a saldırı.

 

  1. İddia edildiği gibi Lübnan’ın üzerinde Amerika ve İsrail’in desteği ile İran ve Suudi Arabistan’ın arasındaki gerginlik karşılıklı tehdidin ötesine geçip fiziki anlamda bir savaş çıkma ihtimali var mıdır?

Böyle bir ihtimal her zaman var. Evet, Lübnanlılar Suudi tehdidine ve teşvikine boyun eğmediler. Başbakan Saad Hariri’nin Suudi Arabistan’da gözaltına alınmasına ortak tepki verdiler. Hariri’nin baş düşman kabul ettiği Hizbullah bile dayanışmaya omuz verdi. İlk savaş tehlikesi şimdilik savuşturuldu. Ancak İsrail ile Suudi Arabistan’ın gizli planları ve kışkırtmaları henüz bitmiş değil. Mesela İsrail, Hizbullah’ın Golan tepelerine yakın yerlerden çekilmesini yoksa ona karşı savaş açacağını açıklıyor. Suudi Arabistan, İsrail Lübnan’daki Hizbullah’a karşı savaş açarsa, masrafları kendisinin karşılayacağını belirtiyor. Veya Suudi uçaklarının Ürdün ve İsrail üzerinden gelip Lübnan’daki Hizbullah bölgelerine saldırılacağı söyleniyor…Kısaca oyun içinde oyun gibi olan savaş ihtimali Yemen’den Filistin’e, oradan Lübnan’a ve Basra Körfezi bölgesine uzanacak kadar ciddidir.

 

  1. 3. Gerçekten Lübnan Başbakanı Saad Hariri, İran ve Hizbullah tarafından tehdit edilme ihtimali var mı? Varsa sebebi ne olabilir?

Hariri, dengesiz biridir ve siyasi tetikçidir. Lübnan’daki yabancı devletlerle (İsrail, Türkiye, Amerika, Suudi Arabistan, Fransa) işbirliğinin simgesi haline gelmiş olan Hariri ile onun temsil ettiği El Müstaqbel Hareketi, Hizbullah’tan nefret ederler. Önlerindeki en büyük engel olarak Hizbullah lideri Nasrallah’a kin besler ve intikam almak isterler. Bu duygularına destek bulabilmek için, Sünni İslam’ı kullanırlar. Lübnan Sünnilerini, Hizbullah ile Emel Hareketi’nin temsil ettiği Şiilere karşı seferber ederler. Meseleye Sünni-Şii çatışması süsü verirler. Eğer varsa böyle bir tehdit, tek taraflı değil; karşılıklıdır. Nasrallah, muhtemelen kendisine yönelik tertipleri engellemek veya iftiraların önüne geçmek için uyarıda bulunmuş olabilir. Böyle bir uyarı da tehdit olarak algılanmış veya bu şekilde gösterilmiştir. Savaş ve kaos ortamı yaratmak için fırsat kollayan, kışkırtma, provokasyon peşinde olan taraf, Hariri’nin başını çektiği işbirlikçi Sünni kesimidir. Böyle olmasının ana sebebi de Suudi Arabistan ile İsrail’in, Suriye ile Hizbullah ittifakına ve hatta İran’a karşı aldıkları düşmanca tutumdur. Bir anlamda Suriye-İran ile Suudi-İsrail arasındaki dolaylı savaşın Lübnan’daki yansımasıdır ana sebep.

 

  1. Saad Hariri’nin Lübnan’da değil de Suudi Arabistan’da istifa etmesi nasıl yorumlanabilir?

Çok açık: Hariri, Lübnan ve Suudi pasaportu taşıyordu. Güya yolsuzlukla mücadele kapsamında soruşturulmak üzere ev hapsine alındı. Gerçek şudur: Hariri, Suudi-İsrail planını hayata geçiremedi yani Lübnan’da savaş çıkartıp Hizbullah ile Suriye’ye vuramadı. Hatta tam tersi gerçekleşti:Hariri, Hizbullah’ın da onayladığı bir uzlaşı hükümetinin başbakanı oldu. Bu yüzden, gözaltında iken zorla istifa etmesi istendi. Eline verdikleri bir kâğıdı okudu. O kâğıtta ise Hizbullah, bütün kötülüklerin aş sebebi olarak gösterildi. Eğer Lübnan ve Fransa’da yapsaydı böyle bir açıklama, belki eline verilen kâğıttaki sözleri söylemeyecekti. Savaşı kışkırtan sözler kullanmayacaktı.

 

  1. Suudi Arabistan’ın Saad Hariri’nin istifasındaki amacı sadece İran ve Hizbullah karşıtlığı mıdır? Başka ne gibi amaçları olabilir?

İstifa ettirilmesinin ana nedeni, Suudi-İran husumeti ve kavgasıdır. Aynı zamanda Hariri, artık tetikçilik yapmak istemiyordu veya kullanışlı olmaktan çıkmıştı. Onun yerine Sünnileri temsil edebilecek bir isim aranıyordu. El Müstaqbel Hareketi’nin içinde bulunan Biha Hariri, Suudilere daha sadık bir kişidir. Suudi yönetimi, bu hareketi bölüp Biha Hariri’nin peşine takmayı, kısacası uşak bir lider ve iyi bir tetikçi yaratmayı planlıyordu. Büyük abla sayılan Behiye Hariri, bu talebi reddetti. Geniş Hariri ailesi ile El Müstaqbel önderleri arasında ikilik ve sürtüşme yaşandı ama Suudi yönetiminin beklediği bölünme olmadı.

  1. Saad Hariri’nin istifa etmesinden hemen sonra Husilerin Yemen’den Suudi Arabistan’ın başkenti Riyada füze fırlatması, İran’ın Suudi Arabistan’dan istifa intikamını almak olarak yorumlanabilir mi?

Tam öyle değil. İntikam füzesi, Hariri’nin istifası üzerine geldi ama gerçekte Suudi Arabistan, Yemen’de acımasız ve merhametsiz bir kirli savaş yürütüyor. Son zamanlarda Yemen’in denize açık bütün limanları ve gümrük kapıları abluka altına alınmıştı. On binlerce insan fiilen açlıktan ölme tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Sanırım balistik füze, bu yüzden atıldı ki, maceracı Suudi yöneticileri ayaklarını denk alabilsinler. Nitekim bu füze, Suudileri çok korkuttu. Korku ve şaşkınlık paniğe yol açtı. Suudiler, biraz geri çekilir gibi oldular fakat Yemen ile Suriye’de kaybedilmiş savaşı İsrail’in de yardımıyla Lübnan ile Filistin’e taşımayı deniyorlar. Sonuç olarak bu gibi eylemler, İran ile Suudi Arabistan arasındaki derin kavganın Irak, Körfez Bölgesi, Yemen, Filistin, Lübnan ve Suriye topraklarındaki yansımalarıdır.

  1. Saad Hariri’nin istifa etmesi ve Husilerin Riyad’a füze fırlatmasının hemen akabinde başlayan Veliaht Muhammed Bin Selman’ın yolsuzluk operasyonlarının, istifa ve füze fırlatması restleşmesi ile bir ilgisi var mı?

Veliaht Muhammed bin Salman’ın sözüm ona yolsuzluğa karşı mücadele operasyonları, çok amaçlıdır. Her şeyden önce bu bir yolsuzlukla mücadele operasyonu değil; büyük Saud ailesi içindeki yaklaşık 17 bin prensi, iktidardan mahrum etme operasyonudur. Muhtemel rakipler ya sorgulanıyor, ya tutuklanıyor, ya faili meçhul kazalara kurban ediliyor veya paralarına el konuluyor. Dolayısıyla olayın esası şudur: Muhammed bin Salman, tahta geçişinden sonra sürebilecek 30-40 yıllık bir sürede, kendisine rakip olabilecek hiçbir prense şans tanımayacaktır. Onların servet ve yetkilerine, yaşam alanlarına el konuluyor ve gelecekte de bu olacaktır. Operasyon, aynı zamanda, Suudi Arabistan’daki kamuoyu ile dünyaya şu mesajı veriyor: Biz, kirli yanlarımızı temizliyoruz. Bu temizlik, ülkede gelişip güçlenen farklı sermaye kesimlerinin, iktidarın milisi sayılan kabilelerin de gönlünü hoş tutmak, önlerini açmak için araç olarak kullanılıyor. Temizlik yapanların elleri ne kadar temiz? Kral Salman ile oğlu Veliaht Muhammed ne kadar temizler? Operasyonlar, başta Amerika olmak üzere küresel sermayenin daha iyi çalışması için de bir yol temizliği sayılabilir.

  1. Söz konusu tablonun savaşa evrilmesi halinde Güney Kurdistan referandumu ile birlikte İran ile ilişkileri gelişen Türkiye’nin ve Suriye iç savaşıyla İran’la ortaklaşan Rusya’nın tutumu ne olabilir?

Savaş Yemen, Irak ve Suriye’deki gibi yerel düzeyde kalabilirse, Amerika-Rusya ilişkilerini derinden etkilemeyebilir. Ama eşzamanlı olarak Basra Körfez’inden Akdeniz’e kadar çok geniş bir alana yayılırsa, kuşkusuz hem Amerika hem de Rusya önemli oranda bu tür gelişmelere müdahale ederler; taraf tutabilirler veya fiili olarak savaşın içinde kendilerini bulabilirler. Diyelim ki savaş Irak toprakları üzerinden İran’a sıçradı. Rusya, asla sessiz kalamaz. Çünkü İran’ın savaşa girip düşmesi, aynı zamanda Rusya’nın güney sınırlarından kuşatılması ve Amerika ile Suudi tehdidi altına girmesi manasına gelir. Aynen Ukrayna’da olduğu gibi Rusya, alabildiğine savaşın içine girebilir. Bir İran-Suudi savaşında Türkiye’nin açık taraf tutması ve aktif olması, şimdilik ihtimal dışıdır. Çünkü İran’ın yanında aynı cephede yer almak, sadece Suudi Arabistan’a karşı değil aynı zamanda ABD ile NATO’ya karşı savaşa girmek demektir. AKP yönetimi, bunu göze alabilir mi? Bugünkü koşullarda pek mümkün görünmüyor. Bunu yapabilmesi için bütünüyle Rusya ve İran ile stratejik bir ittifak yapması, Amerika ile Avrupa ülkelerini terk etmesi demektir. Türkiye ile İran’ın Başur’a karşı ortak tutumları, Kürtlerin siyasi varlıklarına karşı (yani devlet veya özerklik kurmak gibi) ortak hareket etme siyasetinin bir parçasıdır. Burada bile tam bir ittifak ve güçbirliği yoktur; Türkiye ile İran arasında hem işbirliği hem de rekabet söz konusudur. İran, Türkiye, Suudi Arabistan gibi bölge ülkeleri Güney Kürdistan’ı birer araç, kendi politikalarını hayata geçirebilmek için bir zemin olarak kullanmaya baktılar. Mesela İran, Kürtlere yönelik mikro politika uygulayabiliyor; YNK ile Goran’ı, KDP’ye karşı kullanabiliyor; hepsini birbirine düşürmeye gayret ediyor. Türkiye, KDP’yi hem PKK hem de YNK ile Goran’a karşı desteklemek için Barzani ile ilişkileri geliştiriyordu. Barzani yanlısı Rojava’daki kimi Kürt örgütleriyle teması ve işbirliği de bu yönde oldu. Kısacası Osmanlı politikasını hayata geçirebilmesi amacıyla bütün Kürtleri, özellikle Barzani ve ona yakın güçleri tetikçi olarak kullanmayı düşünüyordu. Bağdat hükümetine karşı Kürt yönetimini desteklemesi ve KDP yönetimine “Siz referandum yaparsanız, itiraz etmeyiz; bu, sizin iç işiniz” manasında ifadeler kullanması da bu yüzdendi. Keza Suudi Arabistan yönetimi de, Irak’taki Kürtleri, İran’a karşı silahlı vurucu güç olarak kullanmak amacıyla Barzani’ye, “referandumu destekleriz” sözünü vermişti.

  1. Kürtlerin 2003’teki Amerika-Irak savaşı ve 2010 başlayan Suriye iç savaşında aldıkları pozisyon ve elde ettikleri kazançlar göz ününde bulundurulduğunda Kürtlerin olası İran ve Suudi Arabistan savaşındaki pozisyonu hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Kürtler, taraflardan birini tutmak yerine dengeleri gözetmeliler. Kendi lehlerine olabilecek boşlukların doğmasını beklemeliler. Bu tür boşluklardan nasıl yararlanabilecekleri üzerinde kafa yormalılar. Bu savaşın bir yıkım mı yoksa bir kurtuluş yolu mu olduğu konusunu uzun uzun düşünüp tartışmalılar. Her durumda, böyle bir savaşın çıkması durumunda, ona hazırlıklı olmalılar ki, ayakta durabilsinler. Daha önemlisi, yukarıdaki anlattığım olaylardan ders çıkarmalılar; Kürtlerin yaşadıkları alanlarda meydana gelen büyük veya küçük (Birinci Dünya Savaşı, 1980 İran-Irak Savaşı, 2003 Amerikan’ın Irak’taki savaşı, 2011 Suriye iç savaşı) bütün savaşları yeniden inceleyip, nerelerde hata yapıp nerede başarılı olduklarını defalarca okuyup tartışmalıdırlar.

(Welat gazetesinin Faik Bulut’la yaptığı söyleşi)

 

Tags: gerginlikHaririHizbullahiranisrailLübnanRiyadsuudi arabistan
ShareTweetSend
Previous Post

17 Kasım Direnişinin Yıldönümünde Yunanistan’da Eylemler…

Next Post

YENİ DEMOKRAT KADIN : 25 Kasım’da Alanlara!

Next Post

YENİ DEMOKRAT KADIN : 25 Kasım’da Alanlara!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • AGEB: Yunanistan Gündemi – Ekim 2024
  • İsviçre’de Gençliğin Durumu?
  • AGEB: Almanya Gündemi Şubat 2024
  • AGEB Siyasi Perspektif Yazısı – Şubat 2024

AGEB PROGRAMI

AGEB PROGRAMI

PROGRAMI OKUMAK VE İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN

DUYURULAR

AGEB Duyuruları

BASAVARAJ VE 27 HALK SAVAŞÇISI ÖLÜMSÜZDÜR!

HİNDİSTAN KOMÜNİST PARTİSİ (MAOİST) GENEL SEKRETERİ BASAVARAJ VE 27 HALK SAVAŞÇISI ÖLÜMSÜZDÜR! Hint gerici-faşist devleti Hindistan’da HKP(Maoist) öncülüğünde sürdürülen devrimci ...

29 Mayıs 2025
Duyurular

“İSTANBUL TKIS BLİNDS PERDE” İŞÇİLERİYLE DAYANIŞMAYI BÜYÜTELİM!

Hollanda merkezli HUNTER DOUGLOS firması 30 Ekim 2024 tarihinden bu yana İstanbul’da bulunan TKIS BLİNDS Perde işçilerinin, başta sendikal hak ...

1 Mart 2025
Duyurular

İSVİÇRE’DE AGEB PANELİNE ÇAĞRI

AGEB Basel'de 16 Mart 2025 tarihinde "Emperyalist Savaşlar, Hapishaneler, Göç ve Şovenizm" konulu Panel gerçekleştirecek. Emperyalist Kapitalizmin dünyada barbarlığını artan boyutta sürdürdüğü, ...

1 Mart 2025
AGEB

AGEB 3. KOLEKTİF TATİL KAMPI’NDA BULUŞALIM!

Avrupa Göçmen Emekçiler Birliği (AGEB) olarak bu yıl 3. Kolektif Tatil Kampımızı 21 Temmuz- 06 Ağustos 2025 tarihleri arasında Yunanistan/Nafplio ...

23 Ocak 2025
AGEB Duyuruları

AGEB ve ADHK Panelleri

Emperyalist savaş kıskacında; Ortadoğu’da gelişmeler ve Türk Devletinin çıkmazı! Emperyalist-kapitalistlerin dünyanın dört bir yanında işçi ve emekçilere yönelik artan saldırıları ...

4 Aralık 2024
Duyurular

1 Mayıs’ta Alanlara!

1 MAYIS’TA HAKLARIMIZI SAVUNALIM, EMPERYALİST YAĞMAYA KARŞI DURALIM! Uluslararası işçi sınıfının ve emekçilerin birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1 ...

25 Nisan 2024
AGEB Duyuruları

İTİF 28. Kongresine davet

AGEB bileşeni olan İsviçre Türkiyeli İşçiler Federasyonu (İTİF), 28. Kongresini “Derinleş̧en çeliş̧kilere, yoğunlaşan baskı ve saldırılara karşı örgü̈tlenelim, mü̈cadele edelim!” ...

29 Mart 2024
AGEB Duyuruları

AGEB 2. Kolektif Tatil Kampında Buluşalım!

Avrupa Göçmen Emekçiler Birliği (AGEB) olarak bu yıl düzenleyeceğimiz 2. Kolektif Tatil Kampımızı 20 Temmuz- 06 Auğustos 2024 tarihleri arasında, ...

15 Mart 2024
Duyurular

AGEB 5. Yıl Etkinliği

Avrupa Göçmen Emekçiler Birliği ( AGEB ) kuruluşunun 5. yılı nedeniyle 2 Mart Cumartesi günü İsviçre’nin Zürih kentinde kitleye açık ...

14 Şubat 2024
AGEB

Politik Mültecilere Yönelik Artan Saldırılara Son!

Avusturya’da politik mülteciliğe başvuran Özgür Doğan’a altı yıl sonra red ve iade kararı verildi 2014-2017 yılları arasında Rojava’da IŞID barbarlığına ...

13 Eylül 2023

Avrupa Haber Sosyal Medya

AGEB Sosyal Medya

LİNKLER

  • Yeni Demokrasi
  • Partizan
  • Partizan Medya
  • Partizan Arşiv
  • PŞTA
  • İşçi Köylü Kurtuluşu
  • İbrahim Kaypakkaya
  • Yeni Demokrat Gençlik
  • Yeni Demokrat Kadın
  • Umut Yayımcılık
  • Red Herald
  • Dem Volke Dienen
  • ETHA
  • Fırat Haber Ajansı
  • Gazete Patika
  • Avrupa Demokrat
  • Avrupa Postası
  • Kızıl Bayrak
  • İHD
  • Avrupa Sürgünleri

HAKKIMIZDA

avrupahaber11.org web sayfası AGEB – Avrupa Göçmen Emekçiler Birliği Resmi sitesidir.

 

ARŞİV

SON EKLENENLER

HKP Maoist önderi Yoldaş Basavaraj ve 27 Halk Savaşçısı’nın Katledilmesi Avrupa’da Protesto Edildi

1 Haziran 2025

15. Dersim Festivali gerçekleştirildi

1 Haziran 2025

BASAVARAJ VE 27 HALK SAVAŞÇISI ÖLÜMSÜZDÜR!

29 Mayıs 2025

FACEBOOK’TA TAKİP EDİN

  • Anasayfa
  • AGEB
  • Avrupa Haberleri
  • Türkiye Haberleri
  • Dünya Haberleri
  • Seçtiklerimiz
  • İletişim

© 2024 Avrupa Haber Merkezi

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • AGEB
    • AGEB açıklamaları
    • AGEB Duyuruları
    • Mor Kızıl Kolektif
    • PG/MLM
  • Avrupa Haberleri
  • Türkiye Haberleri
  • Avrupa Gündemi
  • Dünya haberleri
  • Seçtiklerimiz
  • İletişim

© 2024 Avrupa Haber Merkezi