Faşist diktatörlük topyekün saldırılarını durmaksızın sürdürüyor. Yaşadığı ekonomik ve siyasi krizi, yönetemediği ve derinleştirdiği salgın krizini en hoyrat, en pervasız ve en aşağılık biçimlere bürünen saldırılarla kontrol etmeye çalışıyor.
Hak arayan işçilerin karşısına polis ve jandarma gücünü çıkararak saldırıyor. Kayyum Rektör atamasına Boğaziçi Üniversitesinde yükselen ve tüm toplumsal kesimlerden gelen desteği ve eylemleri polis saldırısıyla ve işkencesiyle, tutuklama furyasıyla bastırmaya çalışıyor. Kadın ve LGBTİ+ hareketini toplumsal linç ve yine devlet sopasıyla hizalamaya çalışıyor. Açlığa, yoksulluğa, işsizliğe verilen tepkileri “terör” parantezine yerleştirerek sindirmekten geri durmuyor. Salgın dolayısıyla öğrenci ve işçi eylemlerini yasaklarken, Cumhurbaşkanı AKP il kongrelerinde salonları hınca hınç doldurmakla övünmektedir. İşçi sınıfı ve emekçi yığınlar, gençler ve kadınlar faşist diktatörlüğün medyasıyla, tüm devlet gücüyle, faşist partileriyle tam bir şovenizm kuşatması altındadır. Sürekli aşağılanmakta, kaderlerine boyun eğmeleri salık verilmekte ve harekete geçtikleri anda saldırı altına alınmaktadır.
Kürtlere yönelik ise hem içerde hem de dışarda ağır politik ve askeri saldırılar sürmektedir. Kürdistan’ın üç parçasında Kürt Hareketi faşizmin askeri kuşatması altına alınmaya, Kürt kazanımları ve mücadelesi imha edilmeye çalışılmaktadır. Rojava’da işgal, Irak Kürdistanı’nda medya alanlarına askeri kuşatma, Türkiye Kürdistanı’nda ise gerillanın imhasına odaklı bir saldırı söz konusudur. Diğer yandan ise HDP’nin kapatılması da dahil, belediyelerine Kayyum milletvekillerine tutuklama, faaliyetçilerine ise durmaksızın polis baskını ve saldırıları yaşanmaktadır.
Faşist diktatörlük Kürt Ulusal Hareketine ve halka yönelik saldırısında, haksız savaşına destek için şovenizmi kabartmakta, medyası ve tüm siyasi organizasyonlarıyla Kürt inkarını körüklemektedir.
Faşist diktatörlük, bir süredir Irak Kürdistanı’nda PKK varlığına karşı KDP ile anlaşarak kapsamlı saldırı planları ve işgal hesaplarını daha açık dillendirmekteydi. Bu eksende Gare’ye 9 Şubat’ta kapsamlı bir askeri işgal girişimi olmuştur. Tayyip Erdoğan’ın “10 Şubat’ta önemli açıklamalar yapacağım” diyerek hazırlığı tamamlanmış ve zafer ilan etmeyi umduğu bir operasyondur bu. PKK’nin 6 yıldır elinde esir bulunan asker, polis ve MİT elemanlarının da olduğu Kamp alanına yönelik gerçekleşen operasyon faşizm için tam bir yenilgiyle sonuçlanmıştır. 10 Şubat’ta önemli açıklamalar olmadığı gibi, Gare’de yaşadığı hezimeti bombalayarak öldürdüğü esirlerini PKK’nin öldürdüğü propagandasıyla örtmeye çalışmıştır. Faşizm açık bir şekilde PKK’nin elindeki kendi mensuplarını katletmiştir. Gare’de gerilla karşısında hezimete uğramış ve 14 Şubat’ta Hulusi Akar geri çekildiklerini ilan etmiştir.
Bu hezimetin üstünü örtmek için 13 esir asker, polis ve MİT elemanının PKK tarafından öldürüldüğü propagandasıyla şovenizmi körüklemekle yetinmemiştir. 15 Şubat sabahı Gare hezimetini HDP’ye saldırarak örtmeye çalışmıştır. Bir çok HDP binası basılmış 718 HDP faaliyetçisi gözaltına alınmıştır. “Çökertme” hamlesinin üzerinden 6 yıl geçmiştir. Saldırılar aralıksız sürmektedir. Gare’de çaresizleşen faşizm yine her fırsatta saldırdığı HDP’yi hedef seçmiştir. Bu çaresizliğin açık göstergesidir.
Tüm toplum kesimlerinde mücadelenin gelişme eğilimi gösterdiği bir süreçte, Kürt düşmanlığını körükleyip şovenizmi daha fazla kabartarak hem gelişen mücadeleleri karartmak hemde Kürtlere yönelik saldırılara yeni gerekçe yaratmaktadır.
Kürdistan’ın üç parçasında süren haksız savaş ve işgale karşı sesimizi yükseltelim. HDP’ye yönelik saldırılara dur diyelim. Tüm mücadeleci güçleri sorunların ana kaynağı faşizme karşı tepki göstermeye, mücadele etmeye çağırıyoruz.
Kahrolsun Faşist Diktatörlük!
Yaşasın Kürt Ulusunun Kendi Kaderini Tayin Hakkı!
Yaşasın Demokratik Hak Mücadelesi!
AVRUPA GÖÇMEN EMEKÇİLER BİRLİĞ (AGEB)
15 ŞUBAT 2021
