18 Haziran 2025 - Çarşamba
  • HAKKIMIZDA
  • AGEB Açıklamaları
  • AGEB Programı
  • Türkçe
    • العربية
    • 简体中文
    • Nederlands
    • English
    • Français
    • Deutsch
    • Italiano
    • كوردی‎
    • Português
    • Русский
    • Español
    • Türkçe
Avrupa Haber
  • Anasayfa
  • AGEB
    • AGEB açıklamaları
    • AGEB Duyuruları
    • Mor Kızıl Kolektif
    • PG/MLM
  • Avrupa Haberleri
  • Türkiye Haberleri
  • Dünya Haberleri
  • Seçtiklerimiz
  • İletişim
No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • AGEB
    • AGEB açıklamaları
    • AGEB Duyuruları
    • Mor Kızıl Kolektif
    • PG/MLM
  • Avrupa Haberleri
  • Türkiye Haberleri
  • Dünya Haberleri
  • Seçtiklerimiz
  • İletişim
No Result
View All Result
Avrupa Haber
No Result
View All Result

Ayaklanmalar Yüzyılı: Dipten Gelen Dalga Kabarıyor

20 Kasım 2019
in Seçtiklerimiz
0
SHARES
Facebook`da PaylaşTwitter`da PaylaşWhatsapp`da Paylaş

Kapitalizmin tarihi ekonomik krizler ve sömürüye karşı ayaklanmalarla doludur. İnsanın insan tarafından sömürüsünün yeni bir boyut kazandığı, ezen sınıflarla ezilen sınıflar arasındaki uçurumun azami düzeyde açıldığı bir tarihsel süreçten bahsediyoruz. Zenginliğin yarattığı sefalete karşı bu tarihsel süreçte ezilenler haklı taleplerini haykırmaktan geri durmadı. Kapitalist sömürüye, onun yarattığı işsizlik, yoksulluk ve açlığa karşı değişik ülkelerde yüzbinlerce insan sokaklara çıkmış durumda. Egemen sınıfların ayaklanmalar yüzyılı dedikleri 21. yüzyılda dipten gelen dalga her geçen gün kabarıyor.

İthal ikameci birikim sürecinin yarattığı yapısal krizi, neoliberal politikalarla, yeni bir sermaye birikim sürecine yönelerek “aşan” kapitalizm, yıllardır yapısal kriz içinde debeleniyor. Kapitalizmi derin bir tahlile tabi tutan Marks ve Engels’in kriz aralıklarının giderek sıklaştığı ve krizlerin bir öncekinden daha ağır hale geldiği öngörüsü gerçekleşiyor. Lenin’in vurgusuyla çürüyen asalak kapitalizm, yapısal krizlerini aşmak için yöneldiği her yeni birikim süreci daha ağır yapısal krizlerle sonuçlanıyor.

Neoliberal politikalarla yaratılan zenginlik dünya halklarının azgınca sömürüsü üzerinden gerçekleştirildi. Bugün kronik açlık sorunu yaşayan birçok Afrika ülkesi 1980’lere kadar açlık nedir bilmiyordu. Güney Amerika ülkeleri en azından “kendine yeten” bir üretim olanağına sahipti. Üretimin parçalanmasıyla ucuz emek deryası olarak görülen Güney Asya’da birçok ülke yoğun bir artı-değer sömürüsüne tabi hale getirildi. Emperyalist sermaye devasa oranda birikim sağlarken, dünya halkları her geçen gün daha da yoksullaştı. Marks’ın deyimiyle, “Zenginlik sefaleti yaratırken, sefalet zenginliği yarattı.” Günümüzde bir avuç emperyalist tekelin yıllık geliri onlarca ülkenin milli gelirinin çok üzerinde. Dünyanın en zengini listesindeki kodamanların yıllık kazancı birçok yarı sömürgenin iki üç katı. Kronik açlık çeken insan sayısı bir milyar civarındayken yoksulluk içinde yaşayanların daha fazla olduğu belirtiliyor. Gelir eşitsizliği raporlarına yansıyan verilerde açığa çıkan uçuruma sistemin savunucusu burjuva ideologları da kayıtsız kalamaz hale geldi.

Dünyanın her köşesinde yoksulluğun derecesi aşağı yukarı aynı düzlemde. İşsizlik, yoksulluk ve açlık hemen her ülkenin kronik sorunu oldu. Bu kapsamda emperyalist ülkelerle yarı sömürgeler arasında nitelik olarak değil nicelik farklar var. “Rüyalar ve fırsatlar ülkesi” olarak tanımlanan ABD’de 50 milyonu aşkın insan yoksulluk sınırında yaşıyor. Avrupalı emperyalistlerde de benzer durum söz konusu.

Neoliberal sömürü ve talanın yarattığı  tablo bugün dünya sokaklarına yansımaktadır. 2000’lerin başında egemen sınıflarca “21. yüzyılın ayaklanmalar yüzyılı olacağı” söylemi bir öngörüden ziyade nesnel gerçekliğin ifadesiydi. İşsizlik, yoksulluk ve açlığın kitlesel düzeyde yaşanması, sefaletten beslenen kapitalizmin yarattığı bir sorundur. Bu nesnel gerçeklik artık saklanamayacak derecede açığa çıkmıştır. 2008’de Haiti’deki açlık isyanı ve dünya genelinde yaşanan gıda krizi mızrağın çuvala sığmadığı nokta olmuştur. Yoksul Haiti halkının açlığa haykıran öfkesi aynı zamanda sorunu yaratan kapitalizmedir.

Dünya meydanlarından tüm dünyaya yayılan farklı dillerde ama aynı kin ve öfkeyle yankılanan ses, yoksulluğun, açlığın ve geleceksizliğin ve de alternatif arayışın sesidir. Şili’deki öğrencilerin metrobiletine yapılan zammı, Lübnan’da iletişim ağlarına yapılan vergi artışı protestolarının haftalara yayılması ve çatışmalara dönüşmesinin altında yoksulluk, açlık ve işsizlik vardır. İspanya’da Katalonya siyasetçilerine verilen cezaya, İngiltere’de iklim değişikliği için yapılan eylemlere, Irak’ta yolsuzluklara, Hong Kong’da Çin’in suçluları iade yasa tasarısına karşı ezilen kesimleri sokaklara çıkaran aynı nedenlerdir. Meydanlardan yükselen öfkenin özündeki hedef kapitalist sistemdir.

Örnek olarak aktardığımız her bir ayaklanmanın niteliği kendiliğinden hareketler olmasıdır. İleri sürülen talepler ekonomik ve düzen içi talepler olması nedeniyle doğrudan kapitalist sistemi hedef almamaktadır. Fakat öfkeyi ortaya çıkaran nedenin kapitalizm olması nedeniyle sokağa yansıyan tepki, dolaylı olarak sisteme duyulan bir tepkidir.

Geniş kitlelerde açığa çıkan öfke bir alternatif arayışıdır aynı zamanda. Bu doğrudan siyasi bir perspektif olarak dile gelmediği sürece en kitlesel, çatışmalı, hükümet düşüren eylemler dahi kendiliğindelikten kurtulamayacaktır. Dahası kitleleri tepki duydukları sömürücü sisteme razı olmaya mahkum edecektir.

Kapitalizm en ağır krizlerinden birini yaşıyor olsa da krizden çıkabilecek ve kendini yeniden yapılandırılabilecek bir niteliğe sahiptir. Kapitalizmi yıkacak, parçalayacak olan krizler ve bu krizlere karşı kendiliğinden hareketler değildir. Kapitalizmi tarihin çöplüğüne atacak olan, onun mezar kazıcısı proletaryanın sınıf mücadelesinde burjuvaziyi alaşağı ederek, iktidara gelmesidir.

Bir parantez açarak kapitalizmin varoluş krizi teorisine değinmek isabetli olacaktır. Kimi devrimci özneler tarafından savunulan varoluş krizi ile vurgulanan kapitalizmin birden çok krizi (ekonomik, siyasi, iklim, gıda gibi) aynı anda yaşadığı ve bunun kapitalizmi çöküşe götüreceğidir. Bu teori her ne kadar devrim adına savunuluyor olsa da özünde kapitalizmin kendiliğinden yıkılacağını ileri süren evrimci bir içeriğe ve anlayışa sahiptir. Dolayısıyla sınıf mücadelesini düzen içi sınırlara hapseden reformizme kapı aralanmaktadır. Marks ve Engels’in proleter yanın bilimsel ideolojisini kurdukları Komünist Manifesto’da “Günümüze kadarki bütün [sınıflı] toplumların tarihi sınıf savaşımları tarihidir” vurgusu aynı zamanda sınıflı toplumlarda egemen sınıfın kendiliğinden yıkılmayıp, tam aksine şiddetli sınıf savaşımıyla tarihe karışacağının vurgusudur. Bu anlamıyla varoluş krizi teorisi Marksizm ile bağdaşmayan, sınıf mücadelesini saptıran ham bir teoridir.

Proletaryanın kendisi için sınıf olup, iktidar bilinciyle zafere yürümesi proleter ideolojiyle mümkün olur. Bu bilin Lenin’in vurgusuyla dışarıdan, işçi sınıfının öncü ve örgütlü kurmayı tarafından, işçi sınıfına ve ezilen kesimlere taşınır. Proletaryanın tarihsel misyonunu yerine getirmesi onun biricik örgütü Komünist Parti’sine bağlıdır. İşçi sınıf ve ezilen kesimler, ancak demir disiplinle örgütlü, iktidar bilinciyle donanmış, savaşçı bir Komünist Parti tarafından burjuvaziyi alaşağı ederek sınıf mücadelesini devrimle taçlandırabilir.

Bugün dünyanın birçok yerinde kitlesel olarak gerçekleşen eylemlerin en önemli eksikliği proleter ideolojiyle donanmış bir önderliğinin, Komünist Parti’sinin olmamasıdır. Bundan dolayıdır ki kitlesel hareketler ağır bedeller ödemesine rağmen bir takım haklar dışında hiçbir şey elde edememektedir. Düzenin sömürü çarkı dönmeye devam etmektedir.

Kapitalizmin yaşadığı çoklu kriz bir yandan faşizmi azdırırken diğer yandan objektif koşullar dediğimiz devrim için muazzam örgütlenme olanakları yaratmaktadır. Kitlelerin biriken öfkesini, kabaran o dip dalgayı yakalamak ve sistemi alt üst edecek maddi bir güce dönüştürmek devrimci ve komünistlerin dört elle sarılması gereken sorumluluğudur. Bozkırları tutuşturmanın başka yolu yoktur.

*Bu yazı Yeni Demokrasi Gazetesi’nin 14 Kasım 2019 tarihli 48. sayısından alınmıştır.

ShareTweetSend
Previous Post

İran’da protestolarda 106 kişi hayatını kaybetti, binlerce kişi gözaltına alındı

Next Post

AB bütçesinde Türkiye kesintisi

Next Post

AB bütçesinde Türkiye kesintisi

  • AGEB: Yunanistan Gündemi – Ekim 2024
  • İsviçre’de Gençliğin Durumu?
  • AGEB: Almanya Gündemi Şubat 2024
  • AGEB Siyasi Perspektif Yazısı – Şubat 2024

AGEB PROGRAMI

AGEB PROGRAMI

PROGRAMI OKUMAK VE İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN

DUYURULAR

AGEB Duyuruları

BASAVARAJ VE 27 HALK SAVAŞÇISI ÖLÜMSÜZDÜR!

HİNDİSTAN KOMÜNİST PARTİSİ (MAOİST) GENEL SEKRETERİ BASAVARAJ VE 27 HALK SAVAŞÇISI ÖLÜMSÜZDÜR! Hint gerici-faşist devleti Hindistan’da HKP(Maoist) öncülüğünde sürdürülen devrimci ...

29 Mayıs 2025
Duyurular

“İSTANBUL TKIS BLİNDS PERDE” İŞÇİLERİYLE DAYANIŞMAYI BÜYÜTELİM!

Hollanda merkezli HUNTER DOUGLOS firması 30 Ekim 2024 tarihinden bu yana İstanbul’da bulunan TKIS BLİNDS Perde işçilerinin, başta sendikal hak ...

1 Mart 2025
Duyurular

İSVİÇRE’DE AGEB PANELİNE ÇAĞRI

AGEB Basel'de 16 Mart 2025 tarihinde "Emperyalist Savaşlar, Hapishaneler, Göç ve Şovenizm" konulu Panel gerçekleştirecek. Emperyalist Kapitalizmin dünyada barbarlığını artan boyutta sürdürdüğü, ...

1 Mart 2025
AGEB

AGEB 3. KOLEKTİF TATİL KAMPI’NDA BULUŞALIM!

Avrupa Göçmen Emekçiler Birliği (AGEB) olarak bu yıl 3. Kolektif Tatil Kampımızı 21 Temmuz- 06 Ağustos 2025 tarihleri arasında Yunanistan/Nafplio ...

23 Ocak 2025
AGEB Duyuruları

AGEB ve ADHK Panelleri

Emperyalist savaş kıskacında; Ortadoğu’da gelişmeler ve Türk Devletinin çıkmazı! Emperyalist-kapitalistlerin dünyanın dört bir yanında işçi ve emekçilere yönelik artan saldırıları ...

4 Aralık 2024
Duyurular

1 Mayıs’ta Alanlara!

1 MAYIS’TA HAKLARIMIZI SAVUNALIM, EMPERYALİST YAĞMAYA KARŞI DURALIM! Uluslararası işçi sınıfının ve emekçilerin birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1 ...

25 Nisan 2024
AGEB Duyuruları

İTİF 28. Kongresine davet

AGEB bileşeni olan İsviçre Türkiyeli İşçiler Federasyonu (İTİF), 28. Kongresini “Derinleş̧en çeliş̧kilere, yoğunlaşan baskı ve saldırılara karşı örgü̈tlenelim, mü̈cadele edelim!” ...

29 Mart 2024
AGEB Duyuruları

AGEB 2. Kolektif Tatil Kampında Buluşalım!

Avrupa Göçmen Emekçiler Birliği (AGEB) olarak bu yıl düzenleyeceğimiz 2. Kolektif Tatil Kampımızı 20 Temmuz- 06 Auğustos 2024 tarihleri arasında, ...

15 Mart 2024
Duyurular

AGEB 5. Yıl Etkinliği

Avrupa Göçmen Emekçiler Birliği ( AGEB ) kuruluşunun 5. yılı nedeniyle 2 Mart Cumartesi günü İsviçre’nin Zürih kentinde kitleye açık ...

14 Şubat 2024
AGEB

Politik Mültecilere Yönelik Artan Saldırılara Son!

Avusturya’da politik mülteciliğe başvuran Özgür Doğan’a altı yıl sonra red ve iade kararı verildi 2014-2017 yılları arasında Rojava’da IŞID barbarlığına ...

13 Eylül 2023

Avrupa Haber Sosyal Medya

AGEB Sosyal Medya

LİNKLER

  • Yeni Demokrasi
  • Partizan
  • Partizan Medya
  • Partizan Arşiv
  • PŞTA
  • İşçi Köylü Kurtuluşu
  • İbrahim Kaypakkaya
  • Yeni Demokrat Gençlik
  • Yeni Demokrat Kadın
  • Umut Yayımcılık
  • Red Herald
  • Dem Volke Dienen
  • ETHA
  • Fırat Haber Ajansı
  • Gazete Patika
  • Avrupa Demokrat
  • Avrupa Postası
  • Kızıl Bayrak
  • İHD
  • Avrupa Sürgünleri

HAKKIMIZDA

avrupahaber11.org web sayfası AGEB – Avrupa Göçmen Emekçiler Birliği Resmi sitesidir.

 

ARŞİV

SON EKLENENLER

Emperyalizm destekli Siyonist İsrail’in saldırısına ve savaş kışkırtıcılığına karşı çıkalım!

17 Haziran 2025

Hollanda’da Filistinle kitlesel dayanışma gösterisi!

16 Haziran 2025

Almanya AGEB: Devrimci Avukat Roland Meister’e yönelik polis saldırısını kınıyoruz!

15 Haziran 2025

FACEBOOK’TA TAKİP EDİN

  • Anasayfa
  • AGEB
  • Avrupa Haberleri
  • Türkiye Haberleri
  • Dünya Haberleri
  • Seçtiklerimiz
  • İletişim

© 2024 Avrupa Haber Merkezi

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • AGEB
    • AGEB açıklamaları
    • AGEB Duyuruları
    • Mor Kızıl Kolektif
    • PG/MLM
  • Avrupa Haberleri
  • Türkiye Haberleri
  • Avrupa Gündemi
  • Dünya haberleri
  • Seçtiklerimiz
  • İletişim

© 2024 Avrupa Haber Merkezi