ATIGF`in önceden Duyurduğu Panel Buluşmaları Avusturya Neunkirchen ve Viyana`da Gerçekleştirildi.
NEUNKIRCHEN:
Türkiye`de Azınlıklar ve İnançlar, Demokrasi ve Özgürlük Mücadelesi, HDP Kongresi, Kadın Mücadelesi ve çalışmaları, OHAL ve Demokrasi güçlerine dönük baskı ve saldırılar konuları etrafında HDP Milletvekili Hüda Kaya 22 Şubat`da Neunkirchen`de bir konuşma gerçekleştirdi.
ATIGF adına yapılan sunumda ise Türkiye`deki gelişmeler, Faşist TC Devletinin Afrin İşgali ile tırmanan faşist saldırganlığın Avrupa`daki yansıması ve Afrin halkı ve faşizme ve karşı verilen meşru mücadele ile dayanışma çalışmalarına değinen ATİGF temsilcisi konuşmasının devamında Avusturya`da yeni hükümet ile gelişen ırkçılık, sosyal yıkım uygulamaları, sosyal hakların budanmasına ilişkin belli bilgiler verildikten sonra bu konuda ATIGF`in çalışmaları ve işçi sınıfı içerisindeki çalışmalara ilişkin bilgiler vererek sunumunu sonlandırdı.
Kitlenin hafta içi olmasına karşın ilgisinin soru ve görüşler üzerinden kitle tarafından dile getirildi.
VIYANA:
ATIGF ile Viyana Alevi Toplumu 23 Şubat`da HDP Milletvekili Hüda Kaya, HDP MYK Üyesi Ali Kenanoğlu, AABK 2.Başkanı M.Ali Çankaya ve Avrupa Partizan Temsilcisi`nin katılımı ile bir Panel gerçekleştirdi.
Azınlıklar ve İnançlar ile Özgürlükler Mücadelesi, Alevi Hareketi, Türkiye`de Resmi İdeoloji ve Aleviler, Avrupa`da Türkiyeli göçmen emekçilerin demokrasi mücadelesi, Avrupa`daki Alevi Hareketi, Türkiye ve Türkiye Kürdistanı`nda Siyasal gelişmeler etrafında Devrim ve Demokrasi Mücadelesi, Emperyalizmin Suriye özgülünde yürüttüğü Savaş, Devrimci güçlerin bu sürece ilişkin değerlendirmesi ve yönelimi konuları etrafında Panelistlerin sunumları gerçekleşti.
M.Ali Çankaya Avrupa`da Alevi hareketinin tarihçesini ilişkin kısa bir vurgu yaptıktan sonra, Alevilerin demokrasi, insan hakları ve hukuk mücadelesine ilişkin değerlendirmelerine yer verdi. HDP ile Alevi hareketinin 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerine ilişkin yapmış olduğu ittifak çalışmasının gelişimine ilişkinde konuşan Çankaya konuşmasını demokrasi güçlerinin demokrasi cephesi oluşturması için çalışmalarını ve çabalarını maximum hale getirmesi gerektiğine vurgu yaparak sonlandırdı.
HDP MYK üyesi Ali Kenanoğlu ise Alevi Hareketinin Türkiye`deki sorunlarına ilişkin bir değerlendirme yaptıktan sonra, Alevilerin örgütsel süreçlerine iliksin güncel ve 90`li yıllarda elde edilen deneyimlere ve sorunlara ilişkin vurgular üzerinde durdu. Yine HDP ile Alevi kurumlarının Türkiye`de 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerindeki ittifakına ilişkin değerlendirmede bulunan Ali Kenanoğlu Alevilerin taleplerden çok toplumsal düzenin bir sonucu olarak yaşamsal sorunlarının artık belirleyici hale geldiğini ifade etti. Alevilerin neden yeni bir toplumsal yaşam mücadelesinde demokrasi güçleriyle birlikte olması gerektiğine değinen Ali Kenanoğlu, Afrin işgali ile birlikte HDP`nin durumunu değindikten sonra, CHP´nin yönelimi ve kodlarındaki milliyetçi ve ırkçı ideolojinin yeniden gelişim gösterdiğine değindi. CHP milletvekillerinin HDP Milletvekillerinden çok daha fazla Avrupa`da bulunduğuna değinen Kenanoğlu, “mutlaka CHP Milletvekillerine neden demokrasi cephesinin objektif olarak karşısında durduklarını Avrupa`daki Aleviler sormalıdır” dedi. “Size verecekleri cevap bildiğimizi cevaptır. Devletin Bekası için Afrin hareketi ihtiyaçtır diyeceklerdir. Onların sözde sosyal demokratlığı Beka sorunundan fazlası değildir” sözleri sonrası sunum bölümünü sonlandırdı.
HDP Milletvekili Hüda Kaya ise HDP`nin kuruluşu ve Demokrasi güçleri ile bir araya kendisinin nasıl geldiğine ilişkin vurgularda bulunduktan sonra, Iktidarci yezitçi zihniyetin ülkeyi felakete sürüklediğini ifade ettikten sonra, öne çıkan sözleri ise şöyle, 28 Şubat’ta devlet düzeninin saldırılarıyla ötekileştirilmeye çalışıldım ve elbette acılar yaşadım. Ancak ben bir Müslüman kadın olarak kendi acılarımı bu topraklarda Alevilerin yasadığı acılarla kıyaslamaktan ancak utanırım” dedi. Biz mücadele içerisinde bir birimize dokunmaya başladık. Birlikte yan yana durmayı öğreniyoruz ve ancak özgür bir toplumsal yaşamıda böyle inşa edebiliriz. Afrin işgali ile yapılan Din İstismarı, Fetih süreleri ile Afrin İşgaline çağrıların insani olarak, ahlaki olarak çürümüş bir iktidar düzeninin dini bu çürümüşlüğüne istismar etmesidir. Muaviyeci- emevi saltanatcılığının bugünkü temsilcileri olanlara karşı, Kerbela`da Hüseyin`nin yoluna, Zeynep`in yolunun ve mücadelesinin yoldaşıyım. Mücadele artık tüm kimliklerin üstünde iyiler ve kötülerin arasındaki mücadeledir” …
Partizan Temsilcisi ise konuşmasında, “yüzlerce yıllık bir birikim üzerinden gelişen, sadece bir avuç azınlığın mutluluğunu sağlamaya çalışan, onların zenginliklerine zenginlik katan. Toplum üzerinde bir saltanat inşa etmiş olan burjuvazi, çok uluslu tekeller ile artık sömürü düzenini toplumun en derin hücrelerine kadar işlemiştir” diyerek başladı sözlerine. “Devletin tüm olanakları ise bunun için seferber edilmiştir. Eğitim biçimi, İdeoloji, Askeriye, Hukuk ve Yargı ve diğer tüm güçlerini bu mutlu azınlığın mülkiyet çıkarlarına uygun bir donanım üzerinde şekilleniyor.
Kapitalist Emperyalist Sistem, sınıflı toplumun en gelişmiş modeli olarak, en barbar, acımasız, en kanlı, katliamcı ve savaşlara başvurmak zorunda kalan bir sistem.
Demokrasi söz ve yetki hakkı sandıktan geçiyor diyen türk hakim sınıfları, ne zamanki istedikleri sonuç ortaya çıkmayınca tüm muhalif güçleri bertaraf etmek için en üst düzeyde çaba içerisine girdiler. 1 Kasım seçimlerinin sandık iradesinin türk hakim sınıfları için hiç bir anlamının olmadığını gösterdi bir kez daha. Bu durumu biz Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş kodlarında görebiliyoruz. Bugün Tek Adam Tek Devlet, Tek Din, Tek Ulus, Tek Bayrak siyasetini balyoz gibi halklara indiren egemen güçlerin sözcüsü Tayip Erdoğan uygulamaları, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yılarında M. Kemal Atatürk’te de görebildiğimiz bir şekilde, mevcut sistemde, R.T. Erdoğan`da TC`nin kuruluşunda gördüğümüz siyasetin izdüşümüne paralel bir söylem ve uygulama içerisindedir. Bu TC Devletinin kuruluşunda yatan bir gerçeklik. Haklarımız ve hepimiz bunlarla hesaplaşmak zorundayız. Referandum noktasında tam da egemenlerin sandığa itibar etmediği noktada Boykot doğru bir politikadır. Gerçek olan budur. Yerel Belediyeler, resmi kurumlar, demokratik kurum ve çevreler kayyum atanarak cendere altına alınmıştır. Seçim egemenler için sadece Faşizmi maskelemenin bir aracı halindedir. Kendisinden olmayan herkesi yok sayan ve yok etmeye çalışan TC Devleti, kuruluş kodlarındaki ideoloji çerçevesinde Alevilere asimile etmeye çalışmıştır. Onun için Kürtleri asimile etmeye çalışmıştır. Onun için gayri Müslümleri yok saymıştır. Katliam, imha, inkar ve zorla göç ettirme pratiği uygulamıştır. Bu açıdan bizlerin Türk Devletinin niteliğini ve onu yöneten sınıfların niteliğini doğru kavrayarak, gerçekliğe uygun bir mücadele biçimi ve anlayışı geliştirmek durumundayız“ diyerek sözlerini bitirdi.
Panel saatin geç olmasına rağmen kitlenin yoğun ilgisini sağladı. Soru ve görüşlerin çok fazla olduğu panelde tartışmalarda oldukça yoğun şekilde gerçekleşti.