Gezi kalkışmasının 4. yılında faşizme, emperyalizme ve her türden gericiliğe karşı umut, direnç ve mücadele ruhu milyonların hala benliğinde yaşıyor.
2013 Mayıs ayının son günlerinde büyük bir fırtına koptu Gezi parkında. Faşist diktatörlüğün faşist lideri Tayyip Erdoğan’ın en küstah biçimlerde sokak muhalefetine meydan okuduğu ve “ne istersem yaparım” söylemlerine karşı bir çığlık kopardı milyonlar. Gezi; kesilen ağaçlar, yakılan çadırlar, coplanan çevrecilerin milyonlarla korumaya alındığı ve devlete açık bir meydan okumaya dönüştüğü bir Agora’ya dönüştürüldü. Milyonlarca insan durmaksızın aktı Gezi parkına, engel tanımaksızın arşınladı koca İstanbul sokaklarını, yayıldı tüm Türkiye sınırlarına isyan ve yeni milyonların akışı. Günlerce süren direniş sonunda Gezi zapt edildi. Onlarca yakılan çadırın yerini binlerce çadır doldurdu küçücük alanda. AVM’nin yerini kollektif marketler aldı günlerce. Meta hükmünü yitirdi milyonların sığdığı bu alanda. Agaçlarla dayanışma emeğin dayanışmasına döndü, sanal alemde ki paylaşım somut temasa, laf barikatta direnişe, umutsuzluk havası umudun iklimine evrildi. Uzun sürmedi “her yer direniş her yer taksim her yer gezi” oldu ülke sathında ve Türk-Kürt ve çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının yaşamını sürdürdüğü her yerde. Dalga dalga yayıldı, dalga dalga büyüdü. Ezilenlerin “yanlızlık türküsü” milyonların zılgıtıyla paramparça oldu. Korkusuzluk deneyimlendi. korkusuzluk korku kadar büyük ve ihtişamlı bir şekilde kendisini gösterdi.
Gezi isyanına karşı faşist diktatörlük halkın sekiz evladını onun canından kopardı aldı. Yüzlercesi gözünü kaybetti, yüzlercesi ağır yaralandı ve milyonlarcası faşizmin copuyla, dipçiğiyle, zindanıyla ve gazıyla “tanıştı”. Sokaklar, meydanlar milyonların birliğine şahitlik yaptı, onun güç ve kudretini gördü. Ama milyonlar örgütsüz ve dağınıktı. Yönelimsiz ve perspektifsizdi. Öfkesi ve kini kendini de aşarak sokakları, meydanları zapt etmişti. Milyonlar kendini tanıdı Gezide. Kendi gücünü test etti. Arayışını beyan etti. Ne istediğini belki net ifade edemedi ama ne istemediğini herkesin anlayacağı şekilde “Bilal”e anlatır gibi anlattı.
Şimdi bu büyük ve ihtişamlı, şanlı ve kudretli, direngen ve umutlu kalkışmanın 4. yılındayız. Gezi sadece tarihsel bir olay, bir isyan, bir başeğmezlik değildir. Sadece bu şekilde soruna bakmak geniş yığınların “ne istemediğini” anlamaktan başka bir şey ifade etmez. Sorun geniş kitlelerin Gezi’de ne istediğini tanımlamak ve onun gereğini yapmaktır. Gezi ruhu örgütlenme arayışıdır, Gezi ruhu devrime en sağlam ve en etkili yoldan ulaşma umududur, Gezi ruhu Halk Demokrasisinin sistemin kırıntıları dahi kalmayacak şekilde inşa edilmesi talebidir, Gezi ruhu üretimi ve paylaşımı sosyalizm temelinde kurma isteğidir, Gezi ruhu insanın insana zulmüne son verme çağrısıdır, Gezi ruhu umutsuzluğun kalbine saplanmış hançerdir.
“Her taraftayız, varız ve benliğimizde aynı ruhu taşıyoruz” iştahı ve isteği ile Gezi’nin 4. yılında aralarında Partizan, Yeni Demokrat Gençlik, Yeni Demokrat Kadın ve bir çok devrimci demokrat kesim 31 Mayıs’ta Taksim’de buluşma çağrısı yaptı. Gezinin 4. yılında “her yerdeyiz, direnişteyiz” şiarıyla bu büyük direnişi ezilenler selamlamaya hazırlanıyor. Umut silinemeyecek kadar diri ve yenilemeyecek kadar örgütlü hale getirilmelidir. Gezi’nin emrettiği budur.