TRUMP ” KUDÜS’Ü İSRAİL’İN BAŞKENTİDİR” DEDİ
Altmışlı yıllar Ortadoğu’da ezilen ulus ve halkların Siyonist İsrail devletine ve onu koruyan, kollayan, destekleyen emperyalizme karşı baş kaldırı yılları olarak bilinir. Bu yıllarda Ortadoğu’da ve dünyada oldukca etkili olan anti Siyonist , anti işgalci halk hareketi mevcuttu. Bu hareketler içinde Filistin Kurtuluş Örgütü oldukca etkindi. İşgalci İsrail siyonizmine karşı Filistin halkının ulusal kurtuluş mücadelesi dünya sosyalizm güçleri tarafından her yönlü desteklenmekteydi. Filistin ulusal kurtuluş hareketi o dönem ciddi bir sosyalist damara sahipti. Aynı zamanda anti emperyalist bir özelliğede sahipti.
KUDÜS ŞEHRİ NEDEN BU KADAR ÖNEMLİ:
Kudüs üç semavi dinin kutsal varlıklarını içinde taşıyor.. Kutsal görülen ve her üç dine ev sahipliği yapmış olan Kudüs egemen sınıfların savaş çıkarmasında, halkların din üzerinden düşman yapılıp birbirine kırdırılmasında binbeşyüz yılı aşkın zaman merkez seçilmiştir. Bu savaşlar günümüze kadar süre gelmiştir.
İbranice Yeruşalayim, Arapça El Kuds olarak adlandırılan Kudis dünyanın en eski sayılı merkez kentlerinden biridir. Tarihi boyunca birçok savaş bu tarihi “kutsal” kente sahip olmak için çıkarılmıştır. Dinler arası sürdürülen savaşlarda yıkıma sahne oldu, tarihi zenginlikleri ganimet sayılıp paylaşıldı, yakılıp yıkıldı. Eğemenlik kuran devletler tarafında tekrar inşa edildi. Kudüs’ü işgal edip elinde tutan ise Osmanlı imparatorluğıdur.1517 yılında Kudüs’ü işgal eden Osmanlı imparatorluğu 1917 yılına kadar işgale devam eder. Birinci dünya savaşında yenilen Osmanlı imparatorluğunun varlığıda son bulur. Birinci emperyalist savaşta galip gelen ingiliz ve Fransız emperyalizmi Ortadoğu’da tamemen egemenlik kurar. Ortadoğu’nun bütün yeraltı-yerüstü zenginliklerini hakimiyeti altına alır. 1920 li yıllarda Yahudi nufusu seksen binin üzerindedir. 1920 lerin sonlarına doğru Yahudi nüfusu dörtyüzellibine çıkar. İkinci dünya savaşı ertesinde 14 Mayıs 1948 de İsrail devleti resmen kurulur. Aradan 24 saat geçmeden Mısır, Suriye, Ürdün, Irak ve Lübnan orduları tarafında yeni kurulan İsrail topraklarına girer. Kan emici emperyalist sermaye devletleri emperyalist ganimeti paylaşım savaşında katledilen 4 milyon Yahudinin sesini çıkarmaması, günahlarını af etmesi için, bugün’ki, İsrail devletini el birliğiyle kurdular. Alman Emperyalizmi tarafından soykırıma uğrayan bir ulusa taşeronluk yaparak ırkçılık ve dinsel ayrımcılık üzerinde şekillenen ve bütün emperyalist sermaye tarafından finanse edilen İsrail devleti kurulmuş oldu. Dünyanın çeşitli yerlerinde ve Avrupa da ticaretle uğraşan zengin Yahudiler yeni kurulan İsrail’e göç ettiler. Bu göç emperyalist devletlerce desteklendi.Yerleşik yoksul Arap halklarından topraklar haraç -mezat satın alındı.
Bütün süreç emperyalizmin planlı ve koordineli hareketiyle yönlendirildi. Gelişmeler öyle kendiliğinde olmadı,ortaya çıkmadı. Hatta 1900 yılı başında Abdülhamid’in onayı alınarak gelecekte Israil devletinin kurulması onanır. Ve o gün start alındığı yapılan görüşmelere bakıldığında görülür. Kısacası, dini inançlar bir afyon ve toplumları ayrıştırma, kırıma uğratma olarak bütün sömürü devletler tarafından kullanılır.İsrail devletine verilen uluslararası emperyalist destek, Ürdün,Lübnan, Suriye ve Irak askerlerinin İsrail topraklarına girmesiyle büyük bir hezimete uğrayarak çıkması bir olur. İsrail her geçen yıl daha da güçlenerek, gelişerek, teknolojik üstünlüğü kurarak ve silahlanarak Ortadoğu’da en güçlü kapitalist-siyonist devlet olur. Bütün Arap devletlerine karşı çok yönlü üstünlük kurar.
1967 yılına gelindiğinde İsrail devleti ırkcı-siyonist sistemi ekonomik, siyasi, askeri ve politik alanda istikrara kavuşturmuş, uzun yılları kapsayacak stratijik planı, Ürdünün egemenliğin de olan doğu Kudüs’ işgal eder. Kudüs’ün işgali o tarihten bu güne devam eder. Tarihte ‘Altı Gün Savaşı’ olarak geçer. Ve bu savaşta İsrail siyonizmi galip gelir. 1980 yılında İsrail devleti Kudisi,”bölünmez başkent ilan eder. Ve Kudüs’te yaşayan Araplara vatandaşlık verir. Araplar ve Filistin halkı ise gelecekte kurulması muhtemel bir Filistin devletinin başkenti “Kudüs olacağını düşünmekteydi.”
1981 yılına gelindiğinde, İsrail uluslararası hukuk,kural dinlemeden Golan tepelerini işgal etti. İşgale karşı direnen FKÖ, FHKC, FDHC ve irili ufaklı bütün Filistinli örgütler ve Lübnan halkı olağanüstü direniş göstererek Siyonizm’e karşı direndi. Bu direnişte Türkiye ve Türkiye Kürdistanlı devrimcilerde İsrail’e karşı dişediş direndiler. Ağır bedeller ödeyerek Enternasyonal devrimci dayanışmanın kusursuz örneklerini verdiler. Keza , bu Enternasyonal dayanışma 1960 lı yılların sonlarına doğruda sağlanmış onlarca, yüzlerce devrimci Filistin kamplarında eğitim almış, İsrail Siyonist devletine karşı savaşmış , bu savaşta toprağa düşen onlarca yoldaşı olmuştur.
Ortadoğu’da ağır yenilgi alan Amerika emperyalizmi yeni bir gerginliğin ve savaşın kıvılcımını çaktı. Amerikan başkanı Ronald Trump son yılların en ırkçı savaş yanlısı Hitler vari bir yol izliyor. Öyle ki, Ortadoğu’da politik tüm dengeleri değiştirecek yeni bir savaş çıkarma stratejisi izliyor. Emperyalist sermayenin kar için, daha fazla kar için hertürlü kırım ve katliama devam demek istiyor. Bir anda Ortadoğu’da gündemi değiştirdi. Taşları yerinden fay kırılması tarzı oynattı. Verilen karşı tepkilere tın demedi; “Kudüs`ün Yahudilerin başkenti olmasını”istedi ve “geçikmiş bir karar… Sorunlarımızı başarısız olmuş stratejileri yenileyerek aşamayız”dedi. Devamla;” Aynı zamanda dünyanın en başarılı demokrasilerinden birininde merkezidir. Hıristiyan ve Müslüma ların birlikte barış içinde yaşayıp özgürce ibadet ettiği bir yerdir.”dedi. Hemen peşinden İsrail Başbakanı Bünyamin ; “Trump’a her zaman minnettar alacağız ” dedi.
Anlaşılan o ki, Ortadoğu’da sular durulmayacak, aksine emperyalist haydutlar pazar ve hakimiyet dalaşında yeni strateji ve politik taktikler belirlemekte, ona uygun yeni savaş müttefikleri oluşturmaya çalışmaktadır.
Bu arada eli Türkiye ve Kürdistan halklarının kanına bulaşmış faşist diktatörlüğün yürütme başı Tayyip Erdoğan yalandan kükremeye, bağırıp-nutuklar atmaya yeniden başladı. Türkiye’de yaşanan ekonomik, sosyal, kültürel, politik krizin yoksulluk, işsizlik, yolsuzlukla mücadele demokrasi, özgürlük ve ulusların tam hak eşitliği üzerinden kendi kaderini tayin etme mücadelesinin kazandığı altarnatif devrimci mücadelenin yükselen boyutları etkili olmaya başladı. İktidarda bulunan AKP nin başı Erdoğan köşeye sıkışmışken, Trump’un Kudüs açıklaması faşizmin başı Erdoğanı kurtaran can simidi oldu. Öyle ki, başladı atıp tutmaya yüksek sesle asıp kesmeye… Bilinmeli ki, ne Erdoğan iktidarı nede bilimum islamcı,milliyetçi ırkcı faşistler Türkiye nin özgür, bağımsız, demokrasiyle / halk demokrasisiyle yönetilmesini hiçbir zaman istemediler, istemezlerde. Bu anlamda komprador işbirlikçi burjuva partileri yurtsever değildir. Ülkemizi emperyalizme peşkeş çeken tüm zenginlik kaynaklarımızı , karış karış topraklarımızı satan, yolsuzluk, hırsızlık yaparak halkımızı soyan birer vatan haini faşist güruh ve devlettir.
Bugün Filistinli devrimci örgütlerde ciddi bir daralma, gerileme ve güç kaybetme görülmektedir. Seksenli yıllarda Nato ve Amerikan istihbaratı tarafından kurulan Hamas, bugün islam dinini kullanarak önemli bir güç haline getirildi. Emperyalist devletlerin asıl amacı Filistinde etkin olan devrimci ve sosyalist damarı kesip kan kaybına yol açmaktı. Ki, Hamas’ı kurarak bunda geçici bir başarıda kazandı diyebiliriz. Bizi ilgilendiren asıl mesele Filistin’in işgal ve zulümden kurtulması, bağımsız , özgür bir Filistinin kurulmasıdır. Bu mücadeleyi tüm güdük, tutarsız,islami karekterine karşın, destekliyor, yaşasın özgürlük ve bağımsızlık diyoruz.
Marksistler ve devrimciler her dönem İsrail’in siyonist devlet politikasına ve Filistin’in topraklarının işgaline karşı çıkmış,bulundukları her alanda aktif mücadele verdiler, veriyorlar. Biz Filistin halkıyla dayanışma amacıyla, Filistin’in bağımsızlığı ve özgürlüğü için mücadele yürüten devrimci ve yurtsever güçlerle birlikte olduk. Hiçbir kişisel veya örgütsel çıkar gözetmeden Filistin halkının haklı ve meşru mücadelesini mücadelemiz gördük. Filistin davasını kendi davamız gördük, işte bu ruh bizi karşılık beklemeden haklı bir savaşın Enternasyonal savaşcıları olduk, olacağız. Bunun adı Enternasyonalizm, komünizimdir. Biz her şart altında bu komünist Enternasyonal dayanışmayı sürdüreceğiz. Bizi tüm islamcı,ırkçı, şövenist-faşist devlet ve kapitalist, emperyalist devletlerden ayıran en temel çizgimiz bu bakış açımızdır. Biz komünistler aynı zamanda gerçek bir yurtseveriz, ülkemizin hertürlü işgal, istila, sömürü, baskı, zulüm ve faşist diktatörlük rejimiyle yönetilmesine karşı kararlılıkla savaşmaktayız. Ülkemizin sömürü ve zulümden kurtulması tam bağımsız ve demokratik özgür bir Türkiye yaratılmazı için savaşıyoruz. Bizi milliyetci olup yurtsever olduğunu söyleyenlerden ayıranen temel kriter yukarıda açıkladığımız ilkelerimizdir.
Yaşasın Filistin halkının intifada / انتفاضة direnişi ve haklı mücadelesi !
Kahrolsun emperyalizm, siyonizm ve her türden Gericilik !
08-12-2017
Hasan Aksu